İMÇ’nin o eski hâlinden eser yok şimdi
(TARİHİN İZİNDE-1)
Fatih’teki tarihî Bozdoğan Su Kemeri’nin (Valens Su Kemeri) altından geçip, Atatürk Bulvarı’ndan Haliç istikametine doğru ilerliyoruz. Caddenin bir tarafında Gazanfer Ağa Medresesi, bir dönem Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na bağlı kurumlara hizmet veren dev bloklar, Zembilli Ali Efendi Sıbyan Mektebi ve Türbesi, “Serçeden başka kuş, Zeyrek’ten başka yokuş tanımam” denilen Zeyrek Yokuşu’nun zirvesindeki İstanbul’un Ayasofya ile birlikte İstanbul’un ilk üniversitesi Molla Zeyrek Camii ve Külliyesi, “Edeple gelen, lütufla gider” sözünün gönüllere nakşedildiği Dersaadet’in manevî muhafızlarından Mehmed Emin Tokadî Türbesi, Pîrî Mehmed Paşa Camii ve bu yapının altındaki türünün tek örneği devâsa Zeyrek Su Sarnıcı kutlu şehre âdeta mihmandarlık yaparken; bulvarın diğer yanında ise yeniden inşa edilen İBB Fatih Reşat Nuri Sahnesi, İBB Sağlık İşleri Daire Başkanlığı ve Şehzadebaşı Tıp Merkezi, meşhur İstanbul Manifaturacılar Çarşısı (İMÇ) Blokları arasında trafikte seyredenlere baş çevirten Şeb Sefa Hatun Camii’nin gölgesinde sayılabilecek noktada mahzun bir hazîre ve Sinan’ın kalfalık eseri muhteşem Süleymaniye...
“ESKİ”YE DAİR NE VARSA YIKILDI
Tarihî Yarımada’da bir trafik, bir hengame, bir koşuşturmaca ki, sormayın. Ömre ömür katan İstanbul da burada, törpüleyen İstanbul da... Bu kutlu şehre eser kazandırıp göçenler de burada, bu eserleri yerle yeksân edip ucube yapılara imza atanlar da... İstanbul öyle bir şehir ki, yıkıldıkça ayağa kalkan, vefasızlıklara meydan okuyan...
Cumhuriyet döneminde tarih kıyımı denilince, hiç şüphesiz ilk akla Tek Parti devri gelir. Fakat fazla gündeme gelmese de 1950’li yıllar İstanbul için başka bir kıyım ve yıkım yıllarıdır... İstanbul trafiğini rahatlatmak adına yapılan bu çalışmalar yüzünden birçok tarihî yapı yıkılmış. Hem de öyle bir yıkım ki, uzun uzun anlatıp kabuk bağlamış yarayı kanatmaya gerek yok!..
İstanbul’a büyük bulvarlar inşa etmek için “eski”ye dair ne varsa yıkılıp, yerine modern yapıların inşa edildiği o yıllarda Karaköy’den başlayıp Meclis-i Mebûsan ve Dolmabahçe Caddesi ile Beşiktaş’a kadar uzanan yolla birlikte Beşiktaş Barbaros Bulvarı; Fatih’teki Vatan ve Millet Caddeleri; Sirkeci’den Florya’ya uzanan Kennedy Caddesi sahil yolu şehrin karakterini değiştirdi. Tabi bu projelerden birisi de Saraçhane’den Unkapanı’na inen Atatürk Bulvarı’nın inşasıydı. Madem ki tarihî Bozdoğan Su Kemeri’nin altından Haliç’e inen böyle devasa bir bulvar yapıldı, etrafına da “beton sanat eserleri” dikilmeliydi!..
VAKİT, “İMAR HAMLESİ”Nİ FIRSATA ÇEVİRME VAKTİ...
Belediye tarafından Tahtakale ve çevresinin araç trafiğine kapatılması ile ilgili tebligatın bölgedeki esnafa ulaşması üzerine, Remzi Peker öncülüğündeki toplantıda artık Sultanhamam’a sığmayan manifaturacılar için yeni ve modern bir çarşı yapılması fikri doğdu.
Eminönü, Sultanhamam ve çevresindeki hanlarda ticaret yapan 1000 kadar manifaturacı ve kumaşçı, dönemin “imar hamlesi”ni fırsata çevirmek ve yeni bir yerleşim alanı inşa etmek için 1954 yılında “Sınırlı Sorumlu İstanbul Manifaturacılar ve Kumaşçılar Çarşı Yapı Kooperatifi”ni kurdu. Kooperatif yönetimi, dönemin İstanbul Vali ve Belediye Başkanı Ord. Prof. Dr. Fahrettin Kerim Gökay’ın önermesiyle Atatürk Bulvarı’nın yanında, Bozdoğan Kemeri’nden Haliç’e uzanan 45 bin metrekarelik eğimli, dar ve uzun arsaya talip oldu. Ancak belediyenin, uzunluğu 1 kilometreyi bulan alan için ilk etapta “Mevzi İmar Planı”, arkasından ise “Mimarî Proje” yarışması düzenlenmesi şartları vardı.
1 Eylül 1955 yılında yapılan görüşmeler sonucu arsa 39 milyon liraya kooperatife satıldı. 27 Ağustos 1958’de şehircilik disiplinine katkı sağlamak amacıyla, “Mimarî Proje”den önce, imar planı bulunmayan bölgenin “Mevzi İmar Planı” için yarışma düzenlendi. Yarışmaya katılanların arasından Cihat Fındıkoğlu, Kamil Bayur, Tarık Aka, Niyazi Duranay ve Özdemir Akverdi’nin projesi birinci seçildi. Kazanan proje, Belediye Planlama Müdürlüğü’nün başındaki Prof. Dr. Luigi Piccinato’nun bazı eklemeleriyle değişikliğe uğratıldı. Proje, yapılan revizyonlar sonucu ancak 1960 yılında tamamlanabildi. İmar planının onaylanmasının ardından, 19 Şubat 1960’ta çarşı kompleksi projesini hayata geçirmek amacıyla “Mimarî Proje” için davetli bir yarışma düzenlenmesine karar verildi. Siyasi istikrarsızlık ve krizler yüzünden uzayan sürecin ardından yarışma günü geldi çattı. Jüri, yapılan değerlendirme sonucu yarışmaya katılan en genç ekip olan Yüksek Mühendis -Mimar Doğan Tekeli, Yüksek Mühendis -Mimar Sami Sisa ve Yüksek Mühendis- Mimar Metin Hepgüler’in (Site Mimarlık) projesini birinci seçti.
1954 yılında masa başında ortaya atılan fikrin 6 yıllık bir süreçten sonra bürokratik altyapısı tamamlanarak, mimarî safhasına geçilmiş oldu. Arsayı Bizans ve Osmanlı eserlerinin çevrelemesinden dolayı çok hassas davranılması gerekiyordu. Devasa bloklar; Şehzade Mehmed Camii ve Külliyesi, Bozdoğan Su Kemeri, Zeyrek Camii, Şebsefa Hatun Camii ve en önemlisi de Süleymaniye Camii ve Külliyesi’nin görünümünü etkilemeden inşa edilmeliydi. Bu........
© Milat
