“Öncü”lerin Ardından Azimle Yürümek
İnancımızda, irfanımızda, medeniyetimizde büyük “öncü”lerimiz var. Onlar, doğru menzile ulaşmak için vazgeçilmez kılavuzlarımızdır.
“Öncü”lük yapmak kolay değildir. Herkes öncü, önder olamaz, kılavuzluk kisvesine bürünemez. Ancak iyi mihmandar, kervanın başını çekenler doğru yol gösterir, aydınlık hedefleri işaret eder. Bu anlamda “öncü”lerin en büyüğü, yücesi ve görevlisi, kâinatın hatırına yaratıldığı Peygamber Efendimizdir. O şanlı rehber, İslamiyet’i inşalara tebliğ ederken en güzel örnek olmuş, anlattıklarını yaşamış ve yaşatmıştır. Sahabeler, Cenab-ı Allah tarafından Kur’an-ı Kerim vasıtasıyla kendilerine bildirilen ayetleri, yani dinî emirleri harfiyen uygulamakla kalmamış, dünya hayatındaki yaşayışlarını da İslam’a uygun biçimde tanzim ve tatbik etmişlerdir. Asr-ı Saadet, çağlar üstü bir güzelliğin simgesidir. En büyük ve son peygamberin, yani Hazret-i Muhammed (sav)’in şereflendirdiği o parlak zamanda yaşayanlara ne mutlu! Şüphesiz o sahabelerin her biri inanç semamızdaki birer “yıldız” gibidir. Onlar gibi hareket etmek, bir bakıma bağlandıkları Ulu Nebi’ye benzemenin bir usulüdür. Çünkü bütün müşküllerini ona sorup hareket etmişler, kafalarındaki istifhamları yakınlarındaki ‘en yüce insan’ çözmüştür. Son yıllarda ‘Kur’an Müslümanlığı’ gibi uyduruk bir tabirle Hazret-i Peygamber’i, Asr-ı Saadeti, Sünnet-i Seniyyeyi ve hadis-i şerifleri dışlayan bazı gafillerin ortaya çıktığına şahit olduk. Hâlbuki dinimizi öğrenebilmek için dört esas olduğunu bütün Müslümanlar bilir. Bunlar Cenab-ı Allah’ın emirlerini ihtiva eden Kur’an-ı Kerim, Hazret-i Peygamber’in Müslümanları aydınlatan Hadis-i Şerifleri ve yaşayışı, yani Sünnet-i Seniyye, Kıyas-ı Fukaha ve İcma-ı Ümmet’tir. Bu dört unsur bir bakıma bizim sırat-ı Müstakimle ilerlememizi sağlar. Dolayısıyla Asr-ı Saadet’teki hayatı kâmil manada bilmeliyiz. Siyer-i Nebi’yi mükemmel öğrenmeliyiz. Her biri ayrı bir kahraman olan sahabelerin hayatlarını okumaya ve yaşadıklarını anlamaya çalışmalıyız. O zaman istikamet sahibi olur, yoldan sapmaz, gaflete dalmayız. Cenab-ı Allah hepimizi bu makul ve makbul yolda ilerleyen, Sünnet-i Seniyye çizgisini muhafaza ederek Müslümanlığın icaplarını yerine getirenlerden eylesin, âmin.
40 ÖNCÜ
Muhammed Yazıcı ve Bekir Develi’nin birlikte kaleme aldıkları 40 Öncü 1 kitabı, istifade edilerek okunması gereken kıymetli bir kaynak. Bir video serisi olarak hazırlanan ancak daha sonra kitaplaştırılan bu çalışmanın arkası gelecek gibi görünüyor. Biz şimdi eserin birinci cildi üzerinde duralım. Bekir Develi’nin kaleme aldığı “Önsöz”ün ilk satırlarında şunları okuyoruz: “Sahabîlerin, evvela dindeki, ardından hayattaki rolünü ve mânâsını doğru anlamadan ne kâmil bir Müslüman hâline gelmek ne de doğru bir tarih tasavvuruna sahip olmak mümkündür. Her Müslümanın ulvî gayesi Fahr-i Kâinat’a (sav) benzemek olsa da bu hedefe varmak için sahabe durağına uğramadan, onların söz, fiil ve takrirlerini doğruca anlayıp sindirmeden yani işin özü Allah Resûlüne (sav) benzemek için evvela sahabîlerine benzemeyi sağlamadan bu ulvî gaye asla hâsıl olmayacaktır.” Muhammed Yazıcı da “Mukaddime”sinde eserin oluş safhaları üzerinde etraflıca duruyor.
Büyük imtihanlardan geçerek, İslam’a ısınan ve Hazret-i Peygamber’e bağlanan bu sahabelerin her biri gönül dünyamızın müstesna bir köşesine yerleşmiş bulunuyor. Kendilerinden sonra ve bugüne kadar, bugünden kıyamete dek örnek alınacak bu güzide sahabe topluluğu, sözleriyle, tavırlarıyla, hâlleri, hareketleriyle, duruşlarıyla velhasıl imanlarıyla bize hakiki rehberlik görevlerini yapmışlardır. Azimkâr, ümitvar, sebatkâr bu ‘öncü’ler nesli, aradan asırlar geçse de hâlâ hürmetle, muhabbetle, şükranla yâd........
© Milat
