menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sıradanlığın kıvılcımı

10 0
13.07.2025

Sabahın ilk ışıkları pencereden süzülürken düşünüyorum. Etrafa bakınca bir ağırlık çöküyor yüreklere. Banka kuyruğundaki sonsuz bekleyiş, hastane koridorlarında kaybolan zaman, müşteri hattındaki robotik ses... Hepsi sabrımızı zorluyor. Eskiden küçük bir rüzgâr gibi geçip giden işler, şimdi önümüzde kocaman dağlar gibi. İçimize bir fısıltı yerleşiyor: "Azla yetin, daha azını bekle." Bu fısıltıya kapılmamalıyız. Değişim rüzgârları esiyor çünkü.

Görünen o ki herkes kendi dünyasına çekilmiş. Kimse başkası için fazladan çaba göstermek istemiyor sanki. Ama gerçek daha derin. Sistem bize hep daha fazlasını istiyor. Sosyal medyanın parlak yalanları, iş yerindeki acımasız yarış, ekonomik beklenti arzuları... İnsanlar sadece hayatta kalmak için değil, bu yüksek beklentilere yetişmek için de tükeniyor. Sonuç? Ruhumuzu, bedenimizi, zihnimizi saran bir yorgunluk. Ellerinden gelenin en iyisini yapmaktan yorulmuş insanlar. Sistem daha çok isterken karşılığını vermiyor. Çabanın değeri kaybolunca, sıradanlık bir çığlığa dönüşüyor.

Hayat bize sessiz bir ders veriyor: Hiçbir şeyi zorla tutamayız. Tıpkı avucumuzdaki kumu sımsıkı kavrayınca kayıp gitmesi gibi. Kimseyi sevmeye veya bizi sevmeye zorlayamayız. Bazı insanlar size doğru bir ırmak gibi akar, bazıları uzak dağlardan esen rüzgâr gibi geçer. "Olan oldu" sözünün bilgeliği burada yatıyor. Bize ait olan, bir gün kapımızı çalacak.........

© Milat