menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Holistik şuur frekansı

22 0
19.10.2025

Gaziantepli bir kadayıf ustasının bakır tepsisinin başında durduğunu hayal edin. O an, ustanın elleri yalnızca birer uzuv değil, nesillerdir biriken sükûnetin, sabrın ve malzemenin sırrına ermiş bir irfanın tecessüm etmiş halidir. Tel tel dökülen hamurun cızırtısı, sadeyağın odayı dolduran rayihası ve fıstığın yeşilinin vaat ettiği lezzet arasında kusursuz bir insicam vardır. Usta, en iyi kadayıfı yapma eyleminin zirvesine ulaştığında, aslında kâinatın küçük bir modelini, holistik bir ahengi kendi sanatında yeniden üretmektedir. Tam o saniyede, ustanın ulaştığı mükemmellik anının, Bursa’daki bir kaymak üreticisinin zihninde “Bu kadayıfa en iyi hangi kaymak yakışır?” sorusunu tetiklemesi tesadüf müdür? Yoksa aralarında görünmez bir bağ, ortak bir şuur alanı mı titreşmektedir?

Bu soru beni yıllar önce yaşadığım tuhaf bir ana götürüyor. Babamın cenazesinde, hiç tanımadığım uzak bir akraba yanıma gelip şunu söylemişti: “Dün gece rüyamda onu gördüm, elinde bir kuş vardı, bana bakıp gülümsedi.” Ben de aynı sabah rüyayı görmüştüm. Aynı kuş, aynı gülümseme. İlk tepkim, acının zihnimize oynadığı bir oyundur, dedim. Tesadüf. Ama o kelimeler içime işledikçe daha derin, daha sarsıcı bir ihtimal belirdi: Ya tesadüf değilse? Ya yas, en katı zihinleri bile bu ortak, görünmez alana karşı daha geçirgen kılıyorsa? Ya kayıp birinin ruhu, ardında bıraktığı bilinçlere aynı anda dokunabiliyorsa?

Jung’un kolektif bilinçdışı dediği dipsiz mahzen, Sheldrake’in morfik rezonans adını verdiği görünmez ağ, Mevlana’nın “Aynı denize akıyoruz” diye tarif ettiği nihai akış... Adına ne dersek diyelim, hepsi aynı hakikatin etrafında döner: Zihinlerimiz, kafataslarımıza hapsolmuş, birbirinden yalıtılmış et parçaları değildir. Bizler birer ada değil, suyun altından birbirine bağlı bir takımadayız. Tıpkı bir grup öğrencinin girdiği sınavda, dışarı........

© Milat