menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Gölgelerin ışığı gölgelerin ışığı

27 0
tuesday

Dünyada sekiz milyar insan yaşıyor, peki ya yalnızlık? O da her yerde, her birimizin içini kemiriyor. Bu belki de insan olmanın kaçınılmaz parçası. Büyük şehirler, özellikle İstanbul, bu hissi iliklerimize kadar işleten bir sahne gibi. İstanbul'un kalabalığında Boğaz'ın serin rüzgarı yüzünüzü okşarken, uzaktan gelen vapur sesi içinizdeki boşluğu derinleştirir. O ses dışarıdan gelen melodi değil, ruhunuzun derinliklerinden yükselen bir yankıdır. Kalabalık bir sofrada kahkahalar yükselirken bile kendinizi denizin kıyısında yapayalnız hissedebilirsiniz.

Aşkın en coşkulu anında da, sessiz odanın gölgesinde de yalnızlık martı gibi usulca konar omzunuza. Varlığını hissettirir. İstanbul'un sesi, kokusu, rüzgarı bazen yalnızlığı körükleyen bir ateşe dönüşebilir.

Hepimiz bir aradayız. Sokaklarda, köprülerde, vapurlarda. Ama günün bitmeyen telaşında kendimizi unutuyoruz, birbirimizden uzaklaşıyoruz. Galata Köprüsü'nden geçerken balıkçıların oltalarına takılan umutlar size ait değilmiş gibi gelir. O coşkuya ortak olamazsınız.

En kötüsü bu yükü sadece sizin taşıdığınızı sanmanızdır. Etrafta herkes neşeli, birbiriyle iç içe. Siz çatının ortasında tek başına duran karga gibi şehrin gürültüsüne sessizce bakarsınız. Gözleriniz tavana kilitlendiğinde aklınıza sorular üşüşür: Neyi yanlış yaptım? Bende eksik olan ne? Bu sorular yalnızlığın bir kusur olmadığını, insan olmanın doğal bir parçası olduğunu gösterir.

Bir an durun. Düşünün. O anlarda bile yalnız değilsiniz. İstanbul'un gri gökyüzü altında sizin gibi binlercesi aynı soruları fısıldıyor. Peki sizin en kalabalık yalnızlığınız hangi sokakta sizi buldu? Bu şehirde aynı gökyüzüne bakıp aynı soruları soran binlerce insan var.

Yalnızlık hapla geçmiyor, reçeteye sığmıyor. İnsan olmanın en karmaşık, en derin yarası. Şehirdeki kalabalık bu bağlamda dışlayıcı olmaktan çıkar, görünmez bir dayanışmanın........

© Milat