Dama oynayanların gürültüsü ve satranç ustasının sessizliği
Eski bir İstanbul kıraathanesini hayal edin; loş ışıklar altında… Havada ağır bir kahve ve ıhlamur kokusu, duvarlarında zamanın bıraktığı isli bir pus. Bir köşede, soğuk mermer masasında tek başına oturan yaşlı bir satranç ustası; gözleri önündeki fildişi taşlarda, ama zihni çoktan on hamle ileride. Tam zıttı bir gürültü ise salonun ortasından yükseliyor. Orada, bir dama tahtasının etrafına toplanmış bir grup, her hamlede bağırıp çağırarak anlık zaferlerin peşinde koşuyor. Onların oyunu anlık ve gürültülüyken, satranç ustası sessizliğin ve derinliğin gücüyle, kimsenin görmediği bir geleceği kendi tahtasında ilmek ilmek dokuyor.
Peki ya siz, kendinizi hiç o eski kıraathanesinin gürültülü orta yerinde, dama taşlarının sesi arasında buldunuz mu? İşte bugünün dünyası tam olarak orası: Herkes, kuralları sürekli değişen bir dama oyununun içinde, elindeki bir avuç taşı oradan oraya sürükleyerek hayatta kalmaya çalışıyor. Kırk yıl çalışıp emekli olma vaadiyle üzerine kurulu o eski sosyal sözleşme masası çoktan devrildi; enflasyon, otomasyon ve adaletsiz sistemler, o masanın üzerindeki hayalleri bir bir sildi süpürdü. Bu kaosun ortasında insanlar, maaş zamlarını, kısa vadeli çıkarları, yani dama tahtasındaki bir sonraki hamleyi tartışırken, gerçek servet ve anlamın üreticileri, o satranç ustasının........© Milat
