menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bilgi yanılsaması çağında küresel diplomasi

31 0
06.07.2025

Dünyanın dört bir yanında yükselen gerilimler, uluslararası ilişkilerdeki karmaşık düğümler ve her geçen gün daha da belirsizleşen küresel tablo, hepimizin zihnini meşgul ediyor. Ukrayna'daki çatışmaların devamı, Orta Doğu'daki istikrarsızlık ve ABD-Çin rekabetinin derinleşmesi gibi 2025'in öne çıkan jeopolitik riskleri, adeta bir aciliyet hissi uyandırıyor. Sanki bu karmaşa, sadece dışarıdan gelen bir tehdit değil, aynı zamanda kendi iç dünyamızın bir yansımasıymış gibi bir hisle karşı karşıyayız. Peki, bu küresel labirentte yolumuzu bulmaya çalışırken, aslında ne kadarını bildiğimizi sanıyoruz?

Anlayış kılavuzu Steven Sloman ve toplumsal zekâ kâşifi Philip Fernbach’ın "Bilgi Yanılsaması" adlı eseri, tam da bu soruya cesur bir yanıt getiriyor. Kitabın temel tezi, bireylerin aslında bildiklerinden çok daha fazlasını bildiklerine inanmalarıdır. İnsan zihni, devasa bir bilgi depolama aygıtı gibi değil, yeni durumlarda karar vermeye yarayan esnek bir problem çözücü gibi evrilmiştir; bu yüzden de dünyayla ilgili çok az detaylı bilgi depoluyoruz. Bu çarpıcı gerçek, küresel diplomasi sahnesindeki kararları, diplomatik müzakereleri ve hatta dünya barışını nasıl etkiliyor olabilir? Kitabın vurguladığı gibi, "çoğu şey karmaşıktır, basit görünen şeyler bile". Bu durum, uluslararası ilişkilerdeki sorunların yüzeyde göründüğünden çok daha derin ve katmanlı olduğunu gösterir. Bireysel cehaletimizin ve bilişsel iş bölümünün hayatta kalmamız için kritik olduğu belirtilir, ancak tehlikenin, insanların sadece kendileriyle aynı fikirde olanlarla çevrili olduklarında başladığı da eklenir. Bu tespit, küresel siyasetteki yankı odalarına ve kutuplaşmaya ışık tutuyor.

İşte tam da bu noktada, "Bilgi Yanılsaması"nın merkezindeki "açıklayıcı derinlik yanılsaması" kavramı devreye giriyor; bu, insanların bir konuyu aslında anladıklarından daha iyi anladıklarına inanma eğilimini ifade eder. Bu yanılsama, özellikle karmaşık nedensel kalıplar içeren konularda belirgindir. Küresel ısınmanın mekanizmalarından, uluslararası tedarik zincirlerinin kırılganlığına, hatta bir barış anlaşmasının ince detaylarına kadar pek çok konuda, uzman olmayanların ve hatta bazen uzmanların bile bu yanılsamaya kapıldığı görülür. Yale araştırmacıları Rozenblit ve Keil'in 2002'deki orijinal deneyinde, insanların basit cihazların nasıl çalıştığını açıkladıktan sonra anlayış derecelerini daha düşük puanlamaları, kendi bilgimizin sınırlarıyla yüzleşmenin önemini ortaya koymuştur. Peki, insanlık, bireysel olarak çok az şey bilmesine rağmen nasıl bu kadar ilerledi? Kitap, bu soruyu "zengin bir bilgi topluluğu içinde yaşıyor olmamız" ile yanıtlar. Avcılıktan tarıma, teknoloji geliştirmeden demokratik kurumlara kadar her alanda, bilişsel iş bölümü sayesinde toplulukların devasa bir zekâ ürettiği vurgulanır. Ancak tehlike, bu kolektif bilginin bireysel bilgiyle karıştırılmasında yatar. "

Kafamızdaki bilgi ile erişebildiğimiz bilgiyi karıştırdığımız için, ne kadar az anladığımızın büyük ölçüde farkında değiliz". Bu durum, diplomasi arenasında, bir ülkenin veya bir liderin, kendi dar uzmanlık alanının ötesindeki küresel dinamikleri tam olarak kavradığına dair yanlış bir güven duymasına neden olabilir. Sloman ve Fernbach, "cehaletin kaçınılmaz olduğunu: bu bizim doğal halimiz" der. Dünya o kadar karmaşık ki, hiçbir birey her şeye hâkim olamaz. Sorun cehaletin kendisi değil, onu tanımamamızdan kaynaklanan sorunlardır. Bu........

© Milat