Haram Lokmalar ve Kerbela'nın Gölgesi
Bir yanda Kerbela'nın kavurucu kumları, diğer yanda Ankara'nın beton yalnızlığı... İki sahne, aynı hüznün farklı perdeleri. Kemal Bey'i görmeliydiniz, tıpkı o çölde susuz bırakılan İmam Hüseyin gibi, siyasetin çorak topraklarında yapayalnız...
Oğlu elini omzuna koymuş, tıpkı Kerbela'da Ali Ekber'in babasına son kez sarıldığı gibi. "Baba, neden?" diye soruyor. Sanki asırlar öncesinden bir ses yankılanıyor: "Babacığım, neden bizi susuz bırakıyorlar?" Ah, tarihin bu acı tekrarı!
Sanki, sanki Rönesans tablosu gibi kare…
Kemal Bey gözlüklerinin ardından, sanki İmam Hüseyin'in gözleriyle bakıyor: "Çünkü evladım, onların karınları haram lokmalarla dolu." Kerbela'da da öyleydi, değil mi? Yezid'in ordusunun karınları toktu ama vicdanları çöl kadar kuraktı.
Ne konuşuyorlar dersiniz? Tabii ki bizim malum muhteremleri! Beşli çete, partinin içindeki kurt kapanları, İmamoğlu'nun "ben de varım" operasyonları...
O rezil, o meş’um, o meşkuk 38. Olağanüstü Kurultay… Tıpkı........
© Milat
