Osmanlı’nın Dubrovnik’i
Dünya üzerinde, surlar ile çevrili tarihi kentlerden en iyi korunmuş olanlardan biri Dubrovnik. Bu özelliği ile UNESCO Dünya mirası listesinde de yer alıyor. Tarihi saraylar, kiliseler, çan kuleleri, sur kapıları, şehrin tamamını kaplayan kırmızı çatılı evleri, tarihi taş binaları ve çok iyi korunmuş tarihi surları ile çok etkileyici bir şehir.
Akdeniz’in Adriyatik sahilinde 1600 mil2′lik bir alanda yer alan tarihi Dubrovnik Cumhuriyeti şehir devleti, işgal ettiği alanın küçüklüğü ile ters orantılı, büyük bir şöhrete sahiptir. Asırlarca İpek yolunun Avrupa’daki en önemli durağı idi. UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde yer alan Dubrovnik, korumayı başardığı bin yıllık geçmişe dayanan mimarisiyle tam bir açık hava müzesidir. Günümüze ulaşmayı başaran milyonlarca belgeye sahip arşivi ise, Avrupa’daki en değerli birkaç arşivden biridir. Şehre ilk gittiğinizde kendinizi zaman tüneline girmiş hissedersiniz. Hırvatistan’a gelen her dört turistten biri bu şehri görmeye gelir. Kırk bin civarında bir nüfusa sahip olan şehir, her yıl nüfusunun on misli kadar turisti ağırlar.
RAGUSA, DOBRA VENEDİK VEYA DUBROVNİK
Osmanlı idaresinden önce şehir, Venedik’in bir parçası durumundaydı. Bir müddet Sırp devletine de vergi veren Ragusa’lıların kaderi, Osmanlı’yla tanıştıktan sonra tamamen değişti. Osmanlı, Venedik’le sürekli bir çatışma içindeydi. Ragusalılar, Venedik’in aksine çatışma yerine ticarete ağırlık vermeye başlayınca, Osmanlı’nın gözünde Venedik bölgesi, ‘İyi Venedik’ ve ‘Hasım Venedik’ olarak birbirinden farklı iki yer gibi algılanmaya başlandı. Slav kökenli dillerde “Dobro Venedik”, “İyi Venedik” manasına geldiği için şehrin adı zamanla Ragusa’dan, Dobra Venedik’e, sonra da Dubrovnik’e dönüştü. Ancak İtalyan ve Osmanlı arşiv kayıtlarında uzun yıllar şehir, RAGUSA CUMHURİYETİ ismi ile anılmaya devam etmiştir.
OSMANLI HİMAYESİNDE DÜNYA TİCARET MERKEZİNE DÖNÜŞTÜ
I. Kosova savaşından önce, Osmanlı’yla ilk ticari ilişkiler tesis edilmiş, İstanbul’un fethinden sonra ise Venedik’ten bağımsızlığını alan eden şehir, güçlü Osmanlı himayesi sayesinde dünya çapında bir ticaret merkezine dönüşmüştür. Dubrovnik şehri, 1807 yılındaki Napolyon işgaline kadar, dört asırdan fazla bir süre, devamlı savaşan iki süper dünya gücünün (Hıristiyan Avrupa ve Müslüman Osmanlı) sınırında, Osmanlı’nın en mümtaz vilayetlerinden biri olarak varlığını devam ettirmiştir. Katolik Hıristiyan olan Dubrovnik’lilerin, Müslüman Osmanlı devleti içindeki bu başarılı entegrasyonu, müstesna bir örnektir. Osmanlı’nın farklı din ve milletleri barış içinde idare konusundaki başarısı, bu entegrasyona imkân sağlamıştır.........
© Milat
