Filistin Devleti’nin Tanınması: Hak mı, Tasfiye mi?
Filistin devletinin tanınması, vicdan sahibi çevrelerce bir ayrıcalık değil, Filistin halkının tarihsel ve hukuki bir hakkı olarak görülmektedir. Bu tanıma, doğru bir çerçevede ele alındığında, direnişi tasfiye etmenin değil; İsrail işgalini hukuken ve siyaseten mahkûm etmenin güçlü bir aracına dönüşebilir.
Bağımsız bir Filistin devletinin uluslararası düzeyde tanınması, İsrail’in egemen bir devlete saldırdığı gerçeğini ortaya koyar. Bu da Filistin halkının meşru müdafaa hakkını teyit eder. Dolayısıyla 7 Ekim’de yaşananlar bir “suç” değil, Gazze ablukasını kırma ve özgürlüğü yeniden kazanma çabası olarak değerlendirilmelidir.
Ancak bu sürecin en kritik noktası, tanımanın şekli ve içeriğidir. Batı’dan gelecek tanımanın şartlı ve eksik olması, Filistinliler için hiçbir gerçek değer taşımaz. Çünkü bu tür tanımaların neticesi, sınırları belirsiz, egemenliği olmayan, zayıf bir yapıdan öteye geçmez. Bu ise bir devlet oluşumu değil, işgalin yeni bir kılıfla sürdürülmesi anlamına gelir.
Gerçek bir devletin tanımı; uluslararası olarak tanınmış sınırlar, başkent Kudüs, zorla silahsızlandırılmamış bir ordu, hava sahası, kara ve deniz sınırları üzerinde tam kontrol, serbest havaalanı ve limanlar, yaşam tarzını özgürce tayin hakkı olmalıdır. Nakba dosyasının adil tazminat taleplerinin........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Ellen Ginsberg Simon
Constantin Von Hoffmeister
Mark Travers Ph.d