menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

27 Mayıs Darbesi Olmasaydı Adnan Menderes Konyalılarla Buluşacaktı

32 6
27.05.2025

Bugün 27 Mayıs darbesinin 65. Yıl dönümü.

Seçimle iş başına gelmiş, ülkeyi yöneten meclisin üçte ikisi ve çok sayıda bürokrattan oluşan yaklaşık 600 kişinin bir sabah evlerinden alınarak iki yıl sürecek bir esarete maruz bırakıldığı günün yıl dönümü.

Darbenin üzerinden yıllar geçmiş olsa da Türkiye’nin sosyal ve siyasi hayatında açtığı yaralar hala taze sayılır. Zira 27 Mayıs, ülkemizin elli yıllık insan birikimini bir gecede imha etmiştir. Bu imhadan sadece siyasiler ve bürokratlar değil, bizzat Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kendisi de nasibini almıştır. “Sıfır General” formülü ile 235 general ve 5000 subay bir gecede emekliye sevk edilmiştir. (Çünkü 27 Mayıs, askeri hiyerarşi içerisinde gerçekleşmiş bir darbe değildi. Sadece Orgeneraller Cemal Gürsel, Fahri Özdilek, Cemal Madanoğlu, İrfan Baştuğ ve Sıtkı Ulay darbeye katılmış; cunta kadrosunu ise genellikle albay, yarbay ve daha alt rütbeli subaylar tarafından oluşturmuştu.)

Bununla da hızını alamayan darbeciler üniversitelere de müdahale etmiş; sadece iki üniversitenin bulunduğu ülkede, çoğu profesör ve doçent olan 147 akademisyeni görevden alarak akademik birikimi göz kırpmadan yok etmişlerdir

Tüm bu hukuksuzluklara sebep olduğu yetmezmiş gibi bir de, 27 Mayıs 1960 Darbesi, 1963 yılından 1982’ye kadar yaklaşık yirmi yıl boyunca “27 Mayıs Hürriyet ve Anayasa Bayramı” olarak kutlanmıştı.

Peki neden?

Sosyalist kimliğiyle tanınan şair ve düşünür Attila İlhan bile 1970’lerde yayımlanan bir yazısında darbenin gerçek sebebini şöyle özetlemiştir:

“Artık çocuklar bile biliyor ki Menderes Türkiye’nin ağır sanayileşmesi konusunda Amerika ile ciddi çatışmalara düşmüştür. Yine herkes biliyor ki Menderes Amerika’dan ve onun uydu kuruluşlarından umudu kesince Rusya’ya yönelmiş, bu ülkeden sanayi tesisleri için kredi istemiştir ve alamadan devrilmiştir”

İlhan’ın bu değerlendirmesini detaylandırmadan önce, dilerseniz Adnan Menderes ve Demokrat Parti’ nin siyasİ serüvenine kısaca bir göz atalım.

CHP’nin muhalif kanadı olan Celal Bayar, Refik Koraltan, Fuat Köprülü ve Adnan Menderes, 1945 yılında parti grubuna “Dörtlü Takrir” olarak bilinen önergeyi sunmuş; bunun sonucunda partiden ihraç edilmişlerdir. 7 Ocak 1946’da Celal Bayar’ın liderliğinde Demokrat Parti’yi kurmuşlardır. Halk, “Demokrat” ismine yabancı olduğu için partiye “Demirkırat” adını takarak akın akın partiye üye olmuştur. Bayar’ın ifadesiyle, 11 ayda bir milyondan fazla kişi artık Demokrat Partilidir.

Henüz teşkilatlanmasını tamamlayamadan Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün erken seçim kararı alması ve seçimlerin “açık oy, gizli tasnif” yöntemiyle yapılması nedeniyle, 1946 seçimlerinde Demokrat Parti (DP) önemli bir başarı elde edememiştir. Ancak, ülkemizde hâkim güvencesi altında gerçekleştirilen ilk seçim olan 14 Mayıs 1950 seçimlerinde, yorgun iktidara karşı biriken toplumsal tepki halkın oylarıyla kendini göstermiştir. 27 yıllık iktidarın kavgasız, gürültüsüz ve yalnızca sandıktan çıkan oylarla sona ermesi, 14 Mayıs 1950 seçimlerinin literatüre “Beyaz İhtilal” olarak geçmesine neden olmuştur.

14 Mayıs 1950 seçimlerinde Türkiye genelinde katılım sağlanmış, DP S oyla büyük bir zafer kazanmış, Konya’nın 16 milletvekilliğinin tamamını almıştır. DP’nin ilk icraatı ise, Celal Bayar’ın ciddi muhalefetine rağmen, Adnan Menderes’in ısrarıyla Ezanı-ı Muhammedi’nin aslında çevrilmesi olmuştur.

DP’nin tarımsal üretime verdiği önem ve Amerika’dan bu yönde alınan krediler sonucu 1953 yılında Türkiye’de tarımsal üretimde patlama olmuş Türkiye buğday üretiminde dünya dördüncüsü olmuştur. Bu sebeple 1954 seçimleri DP açısından rahat geçmiş ülke genelinde oyunu V,6 ya çıkartmıştır. (DP’nin bu oyu çok partili seçim sistemi boyunca alınmış en yüksek oy olarak tarihe geçmiştir) Konya’da ise S oy oranı ile 19 milletvekilliğinin tamamını yine DP kazanmıştır.

1957 seçimlerinde ise yaşanan kuraklıklar nedeniyle tarımsal üretimin düşmesi, ekonominin bozulması ve parti içinde yaşanan ayrılıklar sonucu Demokrat Parti'nin oy oranı G’ye kadar gerilemiştir. DP’den ayrılanların kurdukları yeni partilerin aldıkları oylar da dikkate alındığında, 1957 seçimleri sonrasında DP, Meclis’teki mutlak çoğunluğunu kaybetmiştir.

DP’nin ilk yıllarında tarım politikalarıyla halkın gönlünü kazanan Adnan Menderes’in zamanla ağır sanayi hamlelerine yönelmek istemesi Amerika'nın hoşuna gitmedi. Amerika, Menderes’in sanayiye ağırlık vermeye başlamasıyla kredi musluklarını kapattı. Ekonomik çarklar zorlanmaya başlayınca hükümet devalüasyona gitti; dolar 2,80 liradan 9 liraya fırladı. Yaşanan ekonomik sıkıntılar, siyasetin de dengesini sarstı. 1957 seçimlerinden sonra yeni hükümet ancak beş ayda kurulabildi.

Menderes çareyi Sovyetler Birliği’nde aradı. Ağır sanayi hedefleri için Moskova ile temasa geçti. Ancak farkında........

© Merhaba Haber