Rembetiko: Kadın seslerden bir kültürün hikâyesi
Bir müzik düşünün ki bir yandan yas tutuyor, diğer yandan hayata direnenleri anlatıyor. Ne tam anlamıyla yeraltına ait, ne de tümüyle sahnede parlıyor. İşte bu çelişkiler içinde doğan Rembetiko, 20. yüzyıl başlarında Ege’nin iki yakasından koparılmış insanların sesi oldu. İşte Rembetiko’nun hikâyesi.
Mübadeleyle birlikte Anadolu’dan Yunanistan’a göç eden Rumlar, yanlarında yalnızca eşyalarını değil, melodilerini, ağıtlarını, danslarını ve çok kültürlü bir yaşam hafızasını da götürdüler. Bu müzikal miras, özellikle İzmir ve İstanbul’dan taşınan Café Aman geleneğiyle birleşerek yeni bir forma büründü.
Café Aman’lar, 19. yüzyıl sonlarından itibaren İzmir, İstanbul, Selanik gibi Osmanlı kentlerinde görülen, canlı müzik yapılan kahvelerdi.
İsmini, doğaçlama şarkılar sırasında sıkça duyulan “aman aman” nidalarından alır. Santur, ud, keman, kanun gibi çalgılarla bezenen bu sahnelerde kadınlar çokça yer alırdı. Bir kadın şarkı söylerken, bir diğeri dans eder; kimi zaman tef çalar, kimi zaman zillerle ritmi taşırdı. Café Aman, yalnızca müzik dinlenen bir mekân değil, farklı toplulukların bir araya gelip kültürlerini buluşturduğu, kadın seslerinin duyulabildiği nadir kamusal alanlardan biriydi.
Ancak bu özgürlük kısa sürdü. Göçle birlikte bu kültür de koparıldı. Yeni kurulan Yunan devletinde, mülteciler yoksulluğun ve dışlanmanın kıyısında yaşarken, müzik bir hayatta kalma biçimine dönüştü. Café Aman’larda doğan bu melodiler, Pire’nin limanlarına........
© Medyascope
