Yener Orkunoğlu yazdı: Komisyon ve Öcalan ile görüşme
Türkiye’nin omuzlarında asırlık bir acıyı taşıyan Kürt sorunu, artık sadece bir siyasi denklem değil, aynı zamanda kanayan bir yaramızdır.
Kürtlerin varlığının, dillerinin inkârı ve yasaklanması nedeniyle, bir isyan hareketi olarak doğan PKK’nın ortaya çıkışıyla 40 yılı aşkın bir süredir devam eden bir savaş var. Bu savaş, 50 bin insanın ölümüne neden oldu. Yıllardır üzerimize çöken korku ve öfke perdesi, acı çeken bir halkın dertleri karşısında bizi körleştirdi. Farklı dillere sahip, ancak aynı coğrafyanın, aynı toprakların insanı olarak, yeni bir ortak gelecek kurmak durumundayız.
40 yıllık savaş, sadece genç askerlerin, Kürt gerillaların ölümü, yüreği yanan anne ve babaların, eşlerini kaydeden genç kadınların acıları anlamına gelmiyor; aynı zamanda savaş için harcanan 2 trilyon dolar, Türkiye’nin ekonomik potansiyelinin yıkımı anlamına da geliyor. Yıkım bunlarla sınırlı değil, yaşanan savaş süreci aynı zamanda, Türk toplumunun ideolojik, kültürel ve ahlaki çözülmesine de neden oldu. Ayrıca bu savaş, Türkiye için uluslararası alanda ciddi itibar kaybı ve bölgesel istikrarsızlık da demektir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında farklı siyasi görüşlerden vekillerin bir araya gelerek, uzun yıllardır süren bir acının kökenine inmek ve bir çözüm yolu aramak adına bir komisyon kurması ve İmralı’da görüşmeler yapması, kimileri için “önemsiz” ya da “samimiyetsiz” bir siyasi manevra olarak görülüyor. Hatta bazıları, “Komisyon’un Öcalan’ın ayağına gitmesine ne gerek var” diye sitem ediyor.
“Neden o kişiyle?”, “Onunla konuşmak neyi değiştirir?” gibi sorular, geçmişin acı hatıralarının yüküyle dolu duygusal tepkilerdir. Daha da ötesi, “Vatan hainiyle, neden konuşulur?” diye soran, hatta bunu bir ihanet görerek tribünlere oynayan bağnaz milliyetçiler de eksik değil.
Bu duygusal refleksler ne kadar anlaşılır olsa da, bir devletin geleceği duygularla değil, esas olarak akıl, pragmatizm ve rasyonalite ile işlemesi gereken bir mekanizmadır. Bu perspektiften bakıldığında, Öcalan ile görüşmeye karşı olanlar, ya Kürt sorununun ciddiyetini anlayamıyorlar ya da milliyetçiliğin batağına saplanmış zihinler olarak süreci sabote etmek istiyorlar. Ya da her ikisi birden.
Komisyon’un Öcalan ile görüşmesine karşı olanlara şu soru yöneltilmelidir: Bir siyasi kurum olan Meclis’in devreye girmesinden daha rasyonel, daha demokratik bir yol var mıdır? Kürtleri temsil eden Öcalan’ı muhatap almamak, onunla görüşmeyi reddetmek, siyasetin ve diplomasinin çözme yeteneğine güvenmemek anlamına gelmez mi?
Öcalan ile görüşmeye yönelik itirazlar, hem duygusal gerçekliği hem de rasyonel........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein