menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yener Orkunoğlu yazdı: İyimserlik, kötümserlik ve kimlik sorunu

23 2
30.08.2025

İyimserlik nedir? Gücünü nereden alır? Kötümserlik ne anlama gelir? Kötümserliğin kaynağı nedir? Kötümserlik ve karamsarlık arasında nasıl bir fark var? Kimlik sorunu nasıl anlaşılmalı?

Önemli gördüğüm sorulara kısa cevaplar vermeye çalışacağım.

Bir kere ilkin şunu saptamak gerekir. Gerçek yaşam her şeyi, iyimserliği, kötümserliği ve de karamsarlığı içerir. Alman şair ve filozof Goethe’nin güzel bir sözü var: Teori gridir, yaşam ağacı yeşildir. Bu sözleri şöyle anlamak gerekir: Her teori, yaşamın belli bir kesiminin donuk ve statik ifadesidir. Canlı yaşamın akışı, donuk teorileri aşındırır. Dolayısıyla canlı yaşamı dikkate alarak, eski görüşleri ve teorileri gözden geçirmek gerekir.

Donuk ve statik görüşlere sahip olanlar; örneğin Devlet Bahçeli’nin Kürt sorunu konusundaki görüşünün değişmesini anlamakta zorlanıyorlar. Bu nedenle kötümser düşüncelere esir olmaktan kurtulamıyorlar.

Marksizm, Milliyetçilik ve Demokratik Ulus (İletişim Yayınları, 3. Baskı Mayıs 2025) başlıklı kitabımın önsözünde şöyle yazmıştım:

Modern çağın dini olan milliyetçiliğin güçlü olması ve ona karşı ideolojik mücadelenin yavaşlığı, cesaretimizi kırmamalıdır. Milliyetçi ideolojiye karşı mücadeleye girişenler, en küçük başarılardan memnun olmalı, uzun sürecek olan bu mücadelede hem kararlı hem sabırlı olmayı öğrenmelidirler. Kötümser ve iyimser olmak için nedenler vardır. Kötü gelişmeleri görmezden gelmeyen, ancak aydınlatıcı fikir ve eylemlerin değiştirici gücüne inanan iyimser tutum, daha gerçekçi bir yaklaşımdır.’

Gerçek yaşamı temel aldığımızda, hem iyimser, hem de kötümser olmak için nedenler vardır. Birbirine zıt olan bu iki eğilim arasında birine öncelik vermek ve bu öncelliği temellendirmek önemlidir.

Ben, genel olarak iyimser bir insanım ve iyimserliğimi üç kaynaktan alıyorum:

Birincisi, tarihsel deneyimler, tüm baskıcı rejimlerin, eninde sonunda yıkıldığını göstermiştir. Baskıcı olan iktidarlar uzun dönem ayakta kalamamışlardır. Örneğin Hitler, bin yıllık sürecek bir devlet kuracağına inanmıştı. Fakat 15 yıl sürdü egemenliği.

Toplumlar sürekli bir değişin ve dönüşüm içindedir. Bir anlamda tarihte bir ‘ilerleme’ vardır. Ancak bu otomatik olan bir ilerleme değil. Daha çok, insanın bilgisinde, yeteneklerinde ve hem de olumlu ve olumsuz gelişmelerden elde ettiği deneyimsel bilgilerindeki bir ilerlemedir. Bu ilerlemeler de iyimserliğimin bir kaynağıdır.

İyimserliğimin ikinci kaynağı, sosyolojik analizlerdir. Türkiye’deki gelişmeler konusunda iyimserliğimi, işte bu sosyolojik analizlere dayandırıyorum. Şöyle ki, PKK’nın kendini feshetmesi Barış sürecinin önünü açmıştır. Barışın gerçekleşmesi, Türk ve Türk halkının yararındadır. Çünkü Barışın gerçeklemesi, hem ekonomik, hem de siyasal, hem de hukuksal alanda önemli gelişmelere zemin hazırlar.

İyimserliğimin üçüncü kaynağına gelince, burada Alman Filozoflarının, özellikle Hegel’in geliştirdiği, amaç-bilinç-irade üçlüsüne dikkat çekmek isterim. Bu üçlü, son derece önemlidir ve esas olarak politik alanın konusudur. İşte değişimi gerçekleştirecek olan güçler, amaç belirleyen, amaca uygun bilinç geliştirip yayabilen politik örgütlerdir. Ancak amaç ve bilinç tek başlarına yetmezler, bunlar ancak güçlü politik irade müdahale ile ete kemiğe bürünürler.

İşte........

© Medyascope