Volkan Yolcu yazdı: Yakışıklı kadınlar
çekilmiş kaşların zülfikar olmuş
mihr-i Süleyman’dan güzelsin güzel…
-Sıdkı
Erkeğin yakışıklıdan ötesine geçene, tarif edilemez bir yakışıklılığa sahip olanına “erkek güzeli” demişler. Erkek güzeli olduğunda ittifak edilen en bilinen isim, güzelliği ayet-i kerime yanında ilahilere, türkülere, şarkılara, şiirlere konu olan ve nihayetinde üç ayrı dile “hüsn-ü Yusuf” (Yusuf’un güzelliği) terimini kazandıran Yusuf peygamberdir. İslam peygamberini anlattığı yani bir nat-ı şerif olduğu söylenen Sıdkı şiiri “Yusuf-u Kenan’dan güzelsin güzel” dizelerini içerir. Peygamber Yusuf-u Kenan’dan (bile!!!) güzeldir.
Yani “erkek güzeli” efemine bir duruma denk düşmez. Tıpkı “yakışıklı kadın” tamlamasının erkeksi bir anlam içermemesi gibi. Bunlar önce (ve kesinlikle) “güzel”, sonra onu da aşan bir varoluş ile “yakışıklı” kadınlardır.
Yakışıklı sıfatının farklı kullanımlarına ben ilk kez Sırrı’da rastlamıştım. “Ne var yani, ne olur bir kız kendi isteğiyle başını örtüp üniversiteye girse? Çok da güzel, çok da demokratik, farklı renklerin yaşadığı, çok da yakışıklı bir ülke oluruz” diyordu, hak ve özgürlükler bahsinde Jakoben-Faşistliği ile hatırlanan (aslında hatırlanmayan, çoktan unutulup giden) biri ile tartışırken.
Etimolojik karşılaştırma da işimize yarayabilir. İngiliz edebiyatında genellikle erkekler için kullanılan “handsome”ın 18. ve 19. yüzyıllarda sıklıkla kadınlar için kullanıldığı biliniyor. Mesela Jane Austen’in eserlerinde görkemli ve buyurgan bir görünüme sahip aynı zamanda çok güzel kadınlar handsome (yakışıklı) olarak tanımlanır. Britanicca (Dictionary) ise “bir kadın yakışıklı (handsome) olarak tanımlandığında, çok güzel göründüğü ve ayrıca sağlıklı ve güçlü olduğu ima edilir” diyor.
Benim bunca düşündükten sonra vardığım sonuç şu ki; güzel bir kadın üstüne epeyce acı da içeren derin bir yaşanmışlığı kuşanınca etrafında karizmatik, özgüvenli ve çevresine de güven veren bir aura oluşuyor, bu onlara çok yakışıyor ve yakışıklı oluyorlar. Bu özellik de bir bakışta tanınmalarını, ayırt edilmelerini sağlıyor.
Allah vergisi bir güzellik herhangi bir kadına nasip olabildiği halde bu topraklarda yakışıklı kadın olmak öyle doğuştan gelen bir özellik olmadığı (ve binbir acıdan, zorluktan sonra varılan sancılı, sıkıntılı bir hâl olduğu) için “siz onları yüzlerinden tanırsınız, onlar birbirlerine benzerler” kerameti bu kadınların yüzleriyle ve yüzlerinde anlam kazanır. Gözlerinin taaaa derininde, yüzlerinin her kıvrımında o acıyı görürsünüz, özenle gizlemeye çabalamalarına rağmen.
Bir Laz türküsü, o güzelim devrik cümlelerle, “bana olan dertlerun da, sana olsa yarisu” der, “katlanamazsın, çekemezsin” demeye getirir. Bir kadın hiç mi of demez, hiç mi canından bezmez, yıllarca her kan kustuğunda nasıl bir güç ile “kızılcık şerbeti........© Medyascope
