menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Tarık Çelenk yazdı: Dindarlık otoriter bir zihniyeti mi gerektirir?

27 0
11.10.2025

Ülkemizde ve dünyada uzun süredir din ile otoriter zihniyet arasında doğrusal bir ilişki kuruluyor.
Sanki dindarlık arttıkça özgürlükler azalıyor, dinin görünürlüğü çoğaldıkça bireysel irade daralıyor gibi.

Oysa bu ilişki sanıldığı kadar basit değil.

Geçenlerde akademisyen Gizem Arıkan’ın bu konuda yürüttüğü araştırmalar önüme düştü; Arıkan, bu bağlantının tek yönlü bir şey değil, dindarlığın nasıl anlaşıldığı ile ilgili bir tercih olduğunu söylemekte.

Arıkan’ın çalışmaları, genelde otoriter zihniyetin yalnızca ideolojilerden veya dini inançlardan değil, insan psikolojisinden ve toplumsal koşullardan beslendiğini ortaya koyuyor. Kimi bireyler veya kimlikler, dış dünyayı tehditkâr gördükçe güvenlik ve düzen arayışına yöneliyor.

Dindarlık ve otoriterlik arasındaki ilişkiye ilişkin Arıkan’ın önemli bir tespiti var:

Dindarlık, kişinin neden ve nasıl dindar olduğuna bağlı olarak otoriterliği ya da toleransı beslemekte.

Ritüele, sorgusuz itaate, tehdit algısına açık ve katı aidiyete dayalı dindarlık, toplumsal katı hiyerarşiyi meşrulaştırırken; anlam arayışına, vicdana ve merhamete dayalı dindarlık ise demokratik zihniyeti güçlendirmekte.

Birinci durum korkuya, ikincisi ahlaka dayanmakta. Aynı şekilde birincisi Tanrı’yı sadece bir sorgulayıcı gibi algılar, ikincisi ise Tanrı’yı insanın içindeki vicdanın sesi olarak duyar. İkinci durum doğrultusunda anlam arayışında olan, semboller arasındaki gizem ve felsefeyi araştıran, köktendinci değil de insanlığın varoluşundan itibaren var olan kutsal gerçekliğin ve amacın bir son penceresi olarak dine bakıp yorumlayabilen bireyin, otoriter bir zihniyete sahip olabileceğini söyleyemeyiz. Buna sadece kendi kapalı veya üst grubunu değil, tüm insanlığı muhatap alan bu doğrultuda şeriat ve tasavvuf anlayışında olmayı da ilave edebiliriz.

Bu fark aslında İslam düşünce tarihinin de derinliklerinde vardır.

Haricî-Selefi anlayış, ameli yani dışsal itaati imanın özü sayarken; Maturidi, Mürciî—tartışılan konuları Allah’a bırakma veya Müphemlik çizgisi—imânı, kalbin tasdiki, niyetin saflığı olarak görüyordu.

Haricî-köktendinci zihniyet, imanla itaati birbirine........

© Medyascope