menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Şeyma Hatice Bozoğlu yazdı: Gülen’in mirası ABD’deki servet mi, Türkiye’de bıraktığı enkaz mı?

25 38
latest

Fethullah Gülen, hayatı boyunca hiçbir konuyu tam olarak açıklığa kavuşturmayan; söylediği her şeyin ardından yeni sorular bırakan bir karakterdi. Ölümüyle birlikte patlak veren vasiyet krizi de bu alışıldık belirsizlik hâlinin en çarpıcı örneğine dönüştü. Yaşarken tek bir video ile netleştirebileceği bu basit meseleyi bile çözülemeyen bir düğüme ve cemaat içinde yeni bir karışıklığa çevirmesi, geride bıraktığı mirasın niteliğini tam olarak özetliyor.

Örgütün gücünü hâlâ elinde tutan “Ali Heyet”, Gülen’in ölümünün hemen ardından önce hiçbir yazılı vasiyet bulunmadığını açıkladı. Ancak bu açıklama sosyal medyada bekledikleri etkiyi yaratmadı; artık Gülen yoktu ve onun adı kullanılarak krizleri yönetme dönemi görünür biçimde sona ermişti. Tepkiler büyüyünce sahne hızla değiştirildi: 31 Ekim 2024’te, aileden geriye kalan kişiler ile cemaatin kurucu kadrosundan hayatta olan isimler Pensilvanya’daki kampın odasında adeta tiyatral bir ritüele davet edildi.

Dualar, gözyaşları ve dramatik duraklamalar eşliğinde hocanın çantasını açtılar… Ve tam da “Allah’ın hikmeti” sayesinde (!) yıllar önce Arapça yazılmış bir vasiyet, herkesin gözleri önünde bir anda ortaya çıkıverdi. Anlaşılan ‘Hocaefendilerinin’ kerameti ve himmeti, Ali Heyet’in yaptığı her işin üzerinde dolaşmaya devam ediyordu!

Ne var ki başta “hiçbir yazılı metin yok” denilerek geçiştirilen vasiyet, çanta açılınca bereketlenmeye başladı: Birken iki oluverdi. Arapça vasiyetin yanına, Amerikan hukukuna uygun şekilde hazırlanmış modern bir İngilizce vasiyet daha eklendi. Fakat Gülen’in ölmeden önce kendilerini atadığını iddia eden Ali Heyet, bu detayı gizli tuttu; hatta dilekçelerini Amerikan makamlarına sessizce iletti. Ta ki Ahmet Dönmez Nisan 2025’te bunu ortaya çıkarana kadar… ¹

Bu ifşanın hemen ardından, Gülen’in hayatta kalan üç kardeşinden biri olan Mesih Gülen, İngilizce vasiyete itiraz ederek iptal davası açtığını duyurdu.

Fethullah Gülen hayattayken ailesini —özellikle de 7 kardeşini— sistematik biçimde perdenin gerisinde bıraktı. Onlara cemaat içinde düşük profilli roller vererek sivrilmelerini engellemiş; böylece örgüt içi güç paylaşımını kontrol altında tutmuştu. Bu karar, tabanda onu hem “mütevazı” gösterdi hem de ailesini bile “hizmet uğruna” geride bırakmış bir imam imajı çizmesinde işine yaradı.

Ancak kardeşlerden Mesih Gülen’in oğlu Ebuseleme, amcasının ölümünden bir yıl önce içerden küçük çaplı ifşalarda bulunarak hem örgütü hem de liderini sert ifadelerle eleştirmeye başladı. Onun bu cesur açıklamaları cemaat içinde, Türkiye ve Batı basınında dikkat çekmiş; aileden biri ilk kez bu kadar görünür hâle gelmişti. Ne var ki Ebuseleme’nin yayınları kısa sürdü ve Gülen’in ölümünün ardından hızla söylem değiştirerek amcasını kutsayan çizgiye geri döndü. Miras davasında da babasının yanında yer almasıyla birlikte aile içinden iki “Gülen” soyadlı figür bir anda örgüt içi mücadelenin merkezine oturdu.

Yeğen Gülen’in bu keskin dönüşümünü biraz irdelemek istiyorum. Çünkü onun hızlı bir manevra ile geri çektiği amcasına yönelik sert ifadeler Fethullahçı yapının kriz dönemlerinde nasıl yeniden hizalandığını gösteren önemli bir örnek. Yapı, eleştirel sesleri ancak merkezî otorite zayıfladığında tolere ediyor; o güç yeniden şekillendiğinde ise herkes hızla eski pozisyonuna dönüyor. Yani gücü elinde bulunduran ve öyle ya da........

© Medyascope