Ruşen Çakır yazdı – Bu da “yepyeni-Osmanlıcılık”: Türk-Kürt-Arap ittifakı
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün çok büyük bölümünü yeni çözüm sürecine ayırdığı konuşmasında dikkat çekici hususlardan birisi Türk, Kürt ve Arapların ittifakını geçmişten örneklerle gündeme getirmesiydi. “Türk, Kürt, Arap eğer bir aradaysa, birse, beraberse işte o zaman Türk vardır, Kürt vardır, Arap vardır. Ayrıştıklarında, bölündüklerinde, uzaklaştıklarında ise mağlubiyet, hezimet, hüzün vardır” diyen Erdoğan’ın bundan böyle bu ittifakı sürekli gündemde tutmak isteyeceği anlaşılıyor.
Yakın geçmişte Ahmet Davutoğlu’nun önce dışişleri bakanı, ardından başbakan olarak Türkiye’ye dayattığı ve tam bir fiyaskoyla sonuçlanan dış politika stratejisine “yeni-Osmanlıcılık” dendiği hatırlanacak olursa Erdoğan’ınkine de pekala “yepyeni-Osmanlıcılık” diyebilir ve kolaylıkla bunun da fiyaskoyla sonuçlanacağını öngörebiliriz. Peki neden? Hızlıca muhtemel nedenlere göz atalım:
Erdoğan Türk-Kürt-Arap ittifakını çok geçmişe giderek yeniden gündeme getiriyor. Onun tarih okumasını doğru kabul etsek bile Türk, Kürt ve Arapların yakın tarihi ittifak değil düşmanlıklar ve savaşlardan ibaret. Kürtler hem Türklerden (Türkiye), hem Araplardan (Suriye, Irak); Araplar Türklerden (Osmanlı İmparatorluğu), Türkler de hem Kürtlerden hem Araplardan şikayetçi. Bunun sonucu olarak Türk milliyetçiliğinde Arap ve Kürt alerjisi; Arap milliyetçiliğinde Türk alerjisi; Kürt milliyetçiliğindeyse hem Türk,........
© Medyascope
