Müge İplikçi yazdı: Gün gibi ortada olan
Müge İplikçi’nin bu haftaki öyküsü CHP’nin Maltepe mitinginden düşündüren enstantanelerle “Gün gibi ortada olan”ı bizlere gösteriyor.
O malum kafeye giren adamın öyküsü olarak başladı her şey ve sonra dünyaya yayıldı. Aslında, hepimizin iki arada bir deredeki hikayesi de denilebilirdi buna. Hani bazen bir şeye karar veririz ama bir türlü hayata geçiremeyiz. Ya da herkes bir takım kararlar almıştır, sağır sultan duymuştur ama biz duymamışızdır. Adamın durumu da üç aşağı beş yukarı buna benziyordu. Söz konusu olan kafeye, sırtında CHP bayrağı, boynuna doladığı Mustafa Kemal ve Ekrem İmamoğlu fularıyla giren yaşlı adam, “Ver oğlum şuradan bir tane filtre kahve,” diyerek kahvesini almış ve herkesin, özellikle kahvenin dışındakilerin şaşkın bakışları arasında girişteki açık alana oturmuş ve ilerdeki denizi göz ucuyla seyretmeye başlamıştı.
Yerine oturduktan sonra hayatının gözlerinin önünden bir film şeridi gibi geçmesini arzu eden adam, etraftaki meraklı gözlerden ötürü bunu başaramadı ve daha yüzeysel konulara tutunmaya çalıştı. Oradaki mitinglere kaçıncı defa geldiğini düşünmekten, evde altı tutmuş olan pilava kadar çeşitli düşünce balonlarına dalıp çıktı ve kestirmeden, hayatın zor ama güzel olduğuna karar verdi. Rahmetli karısını her gün her dakika özlediğini kendine itiraf etmeyi ise şimdilik es geçecekti. “Yaşasaydı…” Yok, bu hususa hiç temas etmedi, edemedi, etmek istemedi. Kahve de ne pahalıydı böyle!
O sırada onun tam karşısında oturan sivil polis memuru, iki gündür uykusuz olduğunu unutmaya çalışıyor ve saatler o öğle vakti 12’yi gösterirken aklının derinliklerinden bambaşka şeyler geçirmeye çabalıyordu. Emekliliğine tonla vardı. Bırak emekliliği, uzatmalı nişanlısıyla bu hayat pahalılığında ne yapacaklarına bir türlü karar veremiyorlardı. Polis olmayı aklına koyduğu yıllarda her şeyi bambaşka hayal etmişti. Şu karşısındaki adamın yaşına geldiğinde ne olacağını düşünmek bile istemedi. Sahi bu kahvede ne arıyordu bu adam? Acaba bir protestocu muydu? İki gündür uyumadığı için zihni dolambaçlı yollara kestirmeden, hurra sapıyordu. Ya protestocuysa… Ya kesin protestocuydu bu adam. Haline baksana. Tam öyle biri diye düşündü. Umarsız, sahte, vatan haini, düşman; tam ters kelepçelik.
O esnada kafeteryanın önünden geçen Tarık adlı genç çocuk, sadece onların önünden değil, nizamı ve ruhu kahve mahve hak getire, resmen para kokan o kafenin önünden de........
© Medyascope
