menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Miran Bulut yazdı: Görünürlük her zaman özgürlük anlamına mı gelir?

13 6
01.11.2025

Yüzyıllardır sahneye kimin çıkmasına izin verildi? Sahne bizim insanlık olarak kendimizi görmek istediğimiz idealize edilmiş o versiyonlarımızın bir yansıması değil mi? Sahne tarihsel olarak hep şunu soruyor gibi geliyor bana: Uzaydan biri gelse ve “Bana insanlığı gösterin” dese, kimi sahneye çıkarırdık? Bizi en “batılı”, en “yetenekli”, en “ne çok genç ne de çok yaşlı”, en “akıllı”, en “nörotipik” ve mümkünse en “heteroseksüel” kim temsil eder? Laurence Olivier? Jean Simmons? Kenneth Branagh? Kate Winslet? Kim? Peki ya temsil etme hakkı kime verilmezdi? Kimin bedeni, sesi, dili “insanlık sahnesi”ne ait sayılmazdı?

Teatro La Plaza’nın Hamlet’i tam da bu sorunun ortasına düşüyor. Ve Octavio Bernaza, Jaime Cruz, Lucas Demarchi, Manuel García, Diana Gutierrez, Cristina León Barandiarán, Ximena Rodríguez ve Álvaro Toledo, yönetmen Chela De Ferrari’nin rehberliğinde bu soruyu bizim için yanıtlıyorlar.

29. İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında, 24–25 Ekim’de Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde sahnelenen bu Hamlet yapımı, sekiz down sendromlu oyuncunun Shakespeare’in en çok sahnelenen metnini kendi deneyimleri üzerinden yeniden kurduğu kolektif bir varoluş denemesi.

Yönetmen Chela De Ferrari, tiyatronun tarihsel olarak “normal” addedilen bedeni nasıl merkezileştirdiğini göstermek için bu kez sahneyi “norm dışı” kabul edilen bedenlere teslim ediyor. Oyun, alışıldık anlamda bir........

© Medyascope