Kenan Çamurcu yazdı: Hiçkimseleştirme mühendisliğine sadakat
TV8’de yayınlanan “Zuhal Topal’la Yemekteyiz” yarışmasına katılmak için başvurdum geçenlerde. Yarışmaya katılmadan önce audition sayılabilecek bir görüşme yapıyorlar adaylarla, bir tür cast belirleme çalışması. Kaydediyorlar, yapımın yetkilileri de izliyor ve nihai kararı veriyorlar. Benim başvurumda bütün bu aşamalar geçildi ve kabul edildi. Yarışmacı olacağım haftanın tarihini ve çekim gününü Whatsapp mesajıyla bildirdiler, şans dilediler.
Elde bir senaryo olmasa da karakter gruplarından uygun denkleştirmelerle programı çekiyorlar ve genellikle bekledikleri sonuçları alıyorlar.
Beklenen sonuç elbette ki reyting getirdiği varsayılan hararetli, yüksek, gerilimli, eğlenceli diyalog ve tartışma ortamı. Yarışmaya katılanlar, rakiplerinden daha iyi olmaktan çok, onları ve yaptıkları yemekleri itibarsızlaştırma, aşağı çekme, değersizleştirme stratejisi izliyorlar. Bunun için her şeyi mübah görüyorlar. Düşük puan vermeyi meşrulaştırmak amacıyla yemeğe bahane bulmalar, rakibin hal ve tavırlarına sataşmalar, kılık kıyafetini sorgulama (başını örtme hariç, bir tek ona dokunmak yasak, dekolte ve diğer giysilere istediklerini söyleyebilirler), fiziksel özelliklerine kulp takmalar, yerli yersiz tartışmalar vs. Yarışma bu sayede tempolu geçiyor.
Yemek yarışması olmasına rağmen yemekle ilgili yararlanılacak aklı başında tek kelime sarfedilmiyor program boyunca. İlla tartışma olacak; laf sokma, kavga, ağız dalaşı. Fakat buna rağmen program, total ve AB grubu ortalamalarında ilk 20’ye girmekte zorlanıyor. Programın devam etmesinde herhalde Acun Ilıcalı nezdindeki hatır gönül etkeni baskın.
Benim yarışmaya katılma talebim elbette ki gastro-etnografya ya da gıda antropolojisine ilgim, bu konudaki çalışmalarım ve yemek yapmamla alakalıydı. Levant bazlı füzyon ve surf&turf menü tasarımımla farklı bir şey yapacağımı vadettim. Menümü çok önceden detaylı yazmamı, şematik planlamamı, teknik ve kavramsal bilgiler vermemi ilginç buldular. Daha önce bunu yapan olmamış. Katılmam konusunda çok istekliydiler.
Yemek yaparak yarışmayı kazanmak tabii ki hedefimdi, ama daha ziyade, bir süredir üzerinde çalıştığım “hiçkimseleşme” kavramının örnek vakasında o ortamın öznesi olarak gözlem yapmak istiyordum.
Süreç epeyce hızlı, istekli ve hevesli ilerliyorken programın yapımcıları aniden vites düşürdü. İletişim seviyesi irtifa kaybetti ve nihayet sıfır oldu. Bir şeylerin ters gittiği belliydi.
Elbette ki yapımcıların derdini........
© Medyascope
