menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kenan Çamurcu yazdı: Edward Said’in “oryantalizm”i için gecikmiş “cringe” (1)

13 1
01.06.2025

“Şeytan Ayetleri” kitabını (1988) görmeden bile “İslam’a hakaret” iddiasıyla ölüm fetvası veren Humeyni’nin (1989), Sünni dünyayı Batıya karşı harekete geçirerek İran’ı izolasyondan çıkarmak için kurban seçtiği yazar Rüşdi, 2022 Ağustosunda bir edebiyat etkinliğinde Lübnan kökenli Şiilerden, Hizbullah sempatizanı Hadi Matar’ın bıçaklı saldırısında ağır yaralandı, sağ gözünü kaybetti.

Seküler “Filistin davası”nı dinselleştirip “ümmet”in Batıya karşı birliğini tahkim amacına istihdam eden Humeyni’nin ölüm fetvası verdiği ve Tehran’ın başına ödül koyduğu Rüşdi, Edward Said’in yakın arkadaşı ve “Filistin davası”nın ateşli müdafii idi. Hem de Humeyni’den çok önce. Filistinli şair Mahmud Derviş’in “Yeryüzü bize dar” şiirini de okuduğu 1986 tarihli Said’in yönettiği Filistin söyleşisi, 2022’de uğradığı bıçaklı saldırı sonrasında viral oldu.

ترجمه شعر «تضيق بنا الأرض» محمود درویش با صدای سلمان رشدی—۱۹۸۶

رشدی از دورانی که جو فلسطین‌ستیزی غرب بسیار سنگین‌تر از امروز بود در حمایت از فلسطینیان فعال بود.

همان دوران که خمینی خطاب به همه مسلمین فتوای قتل رشدی و مصححان و ناشران کتاب اخیرش را به جرم توهین به اسلام صادر کرد. pic.twitter.com/HugsOMPHJi

İran’ın yeni egemenlerinin analog dönemin kısıtlı imkanları nedeniyle Rüşdi’nin kim olduğunu yeterince araştıramadığını düşünemeyiz. Fetvanın muhtelif ve muhtemel teo-politik gerekçeleri arasında Irak-İran savaşının Saddam rejiminin devrileceği vaadi gerçekleşmeden ve kazananı olmadan sona ermesinin (1988) iç kamuoyunda yarattığı hayal kırıklığını telafi ve bu durumun devrim sonrası yönetimi istikrarsızlaştırmasının önünü alma hedefi kesin var. Dışarıda da Sünni ve Şii iki devletin savaşmasının yol açtığı derin yarılmanın İran aleyhine kalıcı hale gelmemesi için katil fetvasıyla çıta yükselterek Sünnilerin tepkisine liderlik etmek amaçlandı muhtemelen. Bir de Filistin sorununun simge şahsiyetlerinden Rüşdi’yi hedef alarak seküler “Filistin davası”ndan kurtulma fırsatını kaçırmak istememiş olabilir “yeni İran”. Filistin sorununun dinselleşmesi sayesinde Tehran, Emin el-Hüseyni’nin antisemitik ve faşist mücadele mirasının yeni merkezi oldu çünkü.

Saldırgan Matar, onun yaşından çok daha uzun süredir “Filistin davası” içinde pozisyon almış Rüşdi’nin İslam’a saldırdığını söyledi mahkemede ve kendini suçsuz ilan etti. Yani zımnen, bıçaklı saldırı eyleminin meşru ve makbul görülmesi gerektiğini söylemiş oldu. 7 Ekim 2023’te İsrail’e saldırıp tamamı sivil 1200 İsrailliyi rastgele öldüren Hamas’ın bu eyleminin haklı görülmesi beklentisini doğallaştırması gibi. Bu beklentisine dünyada yaygın karşılık da buldu. Meğer Yahudilere soykırımı tekrarlamaya teşne ve tetikte ne çok insan varmış. Matar’ın mahkemeden masumiyet muamelesi talep etmesi, Said’in oryantalizm teorisiyle Batıdaki Müslümanlık algısını suçlama dolayımıyla masumiyetini ispatlamaya çalıştığı Müslümanlığın hakikatine dair ilginç ândı.

Rüşdi’ye saldırının pek çok ülkeden Müslümanın şevkle yapmak istediği eylem olduğuna kuşku yok. Sünniler, Şiiliğine bakmadan coşkuyla desteklediler Matar’ı. Sünniler ile Şiilerin, aralarındaki onca ihtilafı sorun etmeden kolayca biraraya gelebildikleri meselenin, bir yazara edebiyat ortamında ölümcül saldırı olması Müslümanlık namına trajik değil mi? İnsanlığın bilimsel ilerleyişine, düşünceye, felsefeye, edebiyata, mimariye parlak katkılar sunmuş olmakla iftihar eden Müslümanlık namına. Gerçi o katkıları da Müslümanlığın hesabına yazmak hiç doğru değil. Bahsi geçen bilimsel, felsefi ve sanatsal faaliyetlerin müelliflerine dünyayı zindan eden, hatta onları katleden de aynı Müslümanlık.

Humeyni, İslam dünyasına Rüşdi’yi buldukları yerde “idam” (infaz) etmeleri çağrısında bulunduğu bildirisinde onun dinden dönmesini (irtidat) öldürülmesinin haklı sebebi gösteriyordu. Bu noktanın altını çizerken hem Sünniliğin hem Oniki İmamcı Şiiliğin kaynaklarında dinden çıkanların öldürülmesi gerektiğine ilişkin ortak paydaya yaptı yatırımını.

İslamofobi, İslam’a saygısızlık, Müslümanlardan nefret vs. ithamlarla Batılılara tepki gösteren Müslümanlar işte bu acaipliğin o Batıda kabul görmesini bekliyor. Hukuk, insan hakları, inanç/düşünce ve ifade özgürlüğü gibi değerleri savunarak böyle şey olamayacağını söyleyenleri de İslamofobi üretmekle suçluyor. Diğer din, inanç ve düşüncelerden insanların tamamının sapkın, bir tek Müslümanlığın hak ve geçerli olduğunu iddia eden ve bu kesinliğin herkesçe teyit edilmesini bekleyen bir dinsel evren Müslümanlık. Burada psikiyatrik vaka bulanlar haksız mı?

Rüşdi olağan örnek aslında. Aynı nefret ve öfkenin hedefi olmuş başkaları da var çünkü. Mesela 1947’de İran’da meşhur molla Nevvab Safevi’nin liderliğindeki Fedaiyan-i İslam örgütü, Şii Müslümanlığa yönelik eleştirel makaleler yazan düşünür Ahmed Kesrevi’yi kutsallara hakaret suçlamasıyla yargılandığı mahkeme salonunda öldürdü. 1985’te Sudanlı düşünür Muhammed Mahmud Taha dinden çıktığı suçlamasıyla idam edildi. 1992’de Mısır’da Ferec Fevde, mahkeme tarafından dinden dönmekle suçlandıktan sonra suikastle öldürüldü.

1993’te Mısırlı Nasr Hamid Ebu Zeyd, mahkeme tarafından dinden dönmekle suçlandı. Ölüm tehditleri nedeniyle Hollanda’ya hicret etmek zorunda kaldı. İyi ki de gitti, çünkü Sünnilikten Şiiliğe geçmiş hemşehrisi Şeyh Şehhate, 2013’te polisin izlemekle yetindiği 3 bin kişinin saldırısında linç edilerek öldürüldü. 2011’de Azerbaycan’da Refik Takıyev, Müslümanlığa yönelik eleştirileri nedeniyle İranlı Ayetullah Lenkerani’nin ölüm fetvası üzerine uğradığı bıçaklı saldırı sonrasında hayatını kaybetti. Şampiyonluk Bangladeş’te. 2013-15 arasında 5 yazar sokak ortasında katledildi. Liste uzuyor ve hiçbiri münferit vaka değil.

Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.

Said, Oryantalizm’i yayınladığında (1978) İslamcı örgütlerin şiddet furyası henüz başlamadığından Batıyı suçlamada rahat davranabildi. 1979 İran devrimiyle birlikte Müslüman dünya, onu sonu gelmez izahlara mecbur bırakıp köşeye sıkıştıracak bambaşka bir mecraya girdi. Afganistan’da ortaya çıkan el-Kaide radikal Sünniliğin menbaı ve eğitim kampıydı. Buradan ülkelerine dönen yabancı savaşçılar oralarda Müslümanlığı radikalleştirdiler. Çok geçmeden Batı başkentlerinde bombalar patlamaya başladı.

Said, hızlanan zaman içinde cereyan eden olayları gördüğünde Batıyı komple suçlayıp Müslümanlıkları komple akladığına pişman olmuştur belki. Şiddet örneklerinin hepsine sert itiraz etmesine bakılırsa adı konmamış bir pişmanlık mevzu bahis.

Şimdilerde ise Avrupa başkentlerinde, binbir zorlukla kurulmuş demokrasileri, özgürlükleri, yüksek hayat kalitesini, insan ve hayvan hakları standartlarını imha edip o ülkeleri Afganistan, İran, Türkiye seviyesine düşürmeyi amaçlayan şeriat gösterileri yapıyor Müslümanlar. Senelerdir mutlu müreffeh yaşadıkları, hukuk ve özgürlük nimetinden doyasıya yararlandıkları ve tonla para kazandıkları Batı ülkelerinin ne berbat yerler, kendi ülkelerinin ise cennet olduğuna ikna videoları çekip duruyorlar. Ama bulundukları cehennemi terkedip cennet ülkelerine dönmeyi de hiç düşünmüyorlar.

Ahlak yerine ahlakçılığı, İslam yerine İslamcılığı benimseyen bir topluluk Müslümanlar. Varsayılan davranışları sürekli sosyal protokol ihlali. Bıkmadan tekrarlayacağım: Hucurat 14’te, kendilerini mümin olarak vasıflandırmalarına izin verilmeyen, çünkü Allah’ın varlığından emin olma (iman) duygusunun kalplerinde henüz maya tutmadığı, ancak ve sadece Müslüman olduklarını söyleyebilecek haldeki, yani durumları Arap barışına (pax-Arabiana) katılmaktan ibaret kabilelerin vasıf ve özelliklerini taşıyan asgari seviyenin insanları.

Hucurat 14’teki kategori, hem Allah’tan emin olmayan hem de kendilerinden emin olunmayan çoğunluğu ifade ediyor. Daha Peygamber’in cenazesi defnedilmemişken pagan dönemin istişare meclisi Saideoğulları Çardağı’nda (sakife) toplanıp apar topar halife seçenler. Mümin olma hali, maneviyat ve ahlakta kemale doğru tek başına yürümeyi tanımlıyorken Müslüman kimliği var eden dinamik, kalabalıkta yok olma hali. Fetihçi/emperyal iklimde fırsat kovalamanın etno-sembolizmi.

Müslümanlık, kolektif davranışa alıştırılmış ve üniforma eğitimden geçmiş kişilerin kimliği. Comte’çu kolektivite. Mukallitlik. Taklitle öğrenilmiş dinî inançlar ve davranışlar bütünü. Tahkik, araştırma, üzerine düşünme gerektiren müminlikten farkı........

© Medyascope