İsmail Fatih Ceylan yazdı: Erdoğan Fethullahçıları affeder mi?
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin beklenmedik biçimde ortaya attığı çözüm süreci çağrısı, umulmadık gelişmelere yol açtı. İlk başta “Öcalan gerekirse Meclis kürsüsünden konuşsun, PKK’nın silah bıraktığını açıklasın” sözleri herkesi şok eden sözlerdi. Öyle ki, insanlar kulaklarının duyduğuna inanamadılar. Ardından DEM’in bu çağrıya olumlu yaklaşması, Öcalan’ın çağrı yapması ve sonrasında PKK’nın kendini feshi beklenmedik gelişmeydi.
Devlet Bahçeli’nin çabasıyla gelişen bu süreç, başka bir kesimi daha umutlandırdı: Daha önce Cemaat, sonra Paralel Yapı, 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra devletin FETÖ ilan ettiği Fethullahçılar.
15 Temmuz darbe girişiminden sonra Türkiye’de hapse düşenler, KHK ile işinden atılanlar, gerçekte pek mümkün görmeseler de bir umuda kapıldılar. Fethullahçılığın içinde sayısal olarak büyük bir kitle olan bu grup, birkaç yıldır Erdoğan’ın deyimiyle “FETÖ’nün en alt grubu İbadet” bölümünde yer aldıklarını, kendilerinin de kandırıldıklarını, darbe girişiminden habersiz olduklarını dile getirmeye başladılar. Son dönemlerde ise, yurt dışındaki yönetici heyeti, mahrem yapıyı, birimleri ve ağabeyleri kıyasıya eleştiriyorlar.
Bundan üç beş yıl öncesine kadar, “Bahar gelecek, herkes yakında dışarıya çıkacak, rüyalar sürecin bitişini müjdeliyor” gibi sözlerle umutlananlar, yıllar geçmesine rağmen bir şey değişmediğini anlayınca, artık rüyalara, müjdelere inanmamaya, “keyifleri yerinde” gördükleri yurtdışındakilere, firari gazetecilere öfke duyar oldular. Yaşadıklarının sebebini daha çok cemaatin üst yönetimine bağlayanlar, “Başımızı onlar yaktı, Devletle mücadeleye girmeyeceklerdi, hükümeti devirmeye kalkmayacaklardı” görüşlerini sert ifadelerle dile getiriyorlar. Bazıları, “Erdoğan’ın tek adamlığı bizim sayemizde” diyor.
Yine bazıları, “Devlet, binlerce insan öldürmüş silahlı örgüt PKK ile barış yapabiliyorsa, biz silahsız cemaatle de barış yapmalıdır” derken, kimileri “On senedir devam eden süreç artık bitmeli, çoğumuz cezamızı zaten çektik, Devlet artık bize yönelik bu süreci sona erdirmeli” anlayışında. Yine pek çok kişi, “Suçu olanlar cezalandırılsın ama suçsuz olan, hiçbir şeyden haberi olmayan pek çok mağdur var, artık af bekliyoruz” diyor.
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un grup liderlerini bir komisyon için davet ettiği haberi bile, sanki kendileriyle ilgiliymiş gibi bazılarını umutlandırmış durumda. Toplumsal barış ve demokratikleştirme, özellikle Kürt meselesiyle ilgili oysa. Buna rağmen, “Önce af ve adli sicil affı bekliyoruz, İnşaallah 15 Temmuz’a kadar güzel şeyler olacak diye lâf dolaşıyor cezaevlerinde umarız umutlar boşa çıkmaz, Meclis tatile girmeden çözüme kavuşsun dayanacak gücümüz kalmadı, Affet Türkiye, affet Erdoğan, Tatilden önce bekliyoruz sonra değil,” gibi paylaşımlar sosyal medyada son günlerde yaygınlaştı.
Aslında yakın tarihe kadar bunları yazanların neredeyse hiç sesi çıkmıyordu, son birkaç yıl içinde Ahmet Dönmez’in yazıları ve videoları, Ebu Seleme Gülen’in Kamp’a yönelik küfür dolu ağır eleştirileri, Gülen’in en yakınlarından bilinen Osman Şimşek’in Cevdet Türkyolu tarafından dövülmesi, kamptan kovulması, daha sonra yaptığı açıklamalar, Gökhan Bacık’ın “Cemaat kendini feshetsin” önerisi, Mal varlığı ve vasiyetname hakkında yapılan tartışmalar, bu sessiz kitleyi cesaretlendirmiş gibi görünüyor.
Fethullahçı yapının üst düzey isimlerinin yaptığı her paylaşımın altına, ağır kovanı gibi üşüşüp onları ağır eleştiren, “biz hapislerde çürürken siz yurt dışında sefa sürüyorsunuz” ithamında bulunan yüzlerce yorumlar yazıyorlar.
Cevdet Türkyolu, Ekrem Dumanlı gibi isimler, onların sözcüsü gibi gördükleri “iki lafından biri Erdoğan” olan Cevheri Güven, Tuncay Opçin, Said Sefa, Adem Yavuz Aslan, Emre Uslu, Tarık Toros, Aslı R. Topuz gibi isimler adeta nefret objesine dönüşmüşler. Her birinin kötülük yapmak için Mahremden, Birim’den zarfla para aldıklarına inanıyorlar. “Dinle imanla cemaatle alâkaları olmayan” diye niteledikleri bu isimlerin cemaati temsilen Türkiye, Erdoğan ve hükümete ağır yazılar yazmasını, bazılarının yıllarca “Erdoğan çok hasta, birkaç yıllık ömrü kaldı, yakında ölecek” gibi paylaşımlar yapmasını akıllarına sığdıramıyorlar. Hem Türkiye’deki insanların nefretini artıran, mağdurların daha da mağdur olmasını sağlayan bu isimlerin, sahabe hayatını yaşamayı öğütleyen bir cemaatin medya yüzü olmasına tepkililer.
Çığ gibi yaygınlaşan bu yorumlar, iddialar, sorgulamalar isyana dönüşünce, bu zamana kadar pek konuşmayan kimi ağabeyleri konuşmaya zorladı. Geçenlerde biri, katıldığı bir programda “Kim demiş yurt dışındakiler rahat, sefa içinde yaşıyorlar?” dedi. “Biz de burada sıkıntılar çekiyoruz, kimimiz pizza sattık, kimimiz şoförlük yaptık, halı yıkadık, pazar tezgâhında çalıştık, kuryelik yaptık ama biz bunları dile getirmekten hicap duyuyoruz. Tabii ki, ülkemizde hapislerde olan kardeşlerimize üzülüyoruz, üzülmemek mümkün mü?”
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Fakat bu sözler eleştirenleri tatmin eden açıklamalar değil. Eleştirenlerin kast ettiği, bir zamanlar “Fethullah Gülen’in Zübeyir Gündüzalp’i” gibi düşündükleri Cevdet Türkoğlu’nun artık herkesin diline düşen mal varlıkları, oğlunun en lüks arabalara binmesi, Mahmut Akpınar’ın kızının instagram fenomeni olması, cemaat mensuplarının yakından bildiği ve gördüğü diğer varlıklı kişiler.
Bu öfkeye, eleştirilere mukabil eleştiriye uğrayanlar, hataları olsa da sahabe hayatı yaşamaya çalışan cemaat mensubu olduklarını, o eleştirilerin iftiradan başka bir şey olmadığını, bu tarz yorumların zalimlerin ekmeğine yağ sürdüğünü, elbet bir gün Türkiye’de hukukun geri geleceğini, cemaatin kendisini feshetmesi gibi bir şey olmayacağını, Erdoğan’dan af beklemenin boşuna olduğunu, Erdoğan’ın asla affetmeyeceğini, zaten suç işlemediklerini, asıl Ak Parti’nin kendisini feshetmesi gerektiğini söylüyorlar.
Çoğu Türkiye’de olan sorgulayıcı kesim, bu söylenenlerden etkilenmedikleri gibi, neredeyse daha da bileniyorlar. Özellikle yurt dışındakilerin kampanya gibi yaygınlaştırmaya çalıştığı “Biz suç işlemedik ki, af beklemek zalime boyun eğmektir” gibi sözlere çok kızıyorlar.
Bu yönüyle cemaatin her şeye rağmen hasbi olduğunu, samimi ve ihlaslı insanlardan müteşekkil güzide topluluğun şevkle iman mücadelesi vererek hizmet ettiğini savunanlarla, artık onlara şüpheyle bakan, sorgulayanlar olmak üzere, cemaat ikiye ayrılmış durumda.
Mahrem yapıya, ağabeylere, Birimlere, yönetim kadrosuna düşman gözüyle bakan sorgulayıcı kesim aslında tam organize bir kitle değil. Fakat bugünlerde CHP’lilerin eski liderleri Kemal Kılıçdaroğlu’na duydukları öfke gibi bir kızgınlıkta birleşiyorlar.
1. Bazıları üst yapının değişmesiyle cemaatin “eski saf” haline döneceğini düşünüyor, artık yaşları 70’ini aşmış ağabeylerin yerini gençlere bırakması gerektiğini, şeffaf olunursa ancak güvenin yeninden kazanılacağını........
© Medyascope
