menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İsmail Fatih Ceylan yazdı: Erbakan’ın üç şeyhi

8 0
20.07.2025

İTÜ’de okuyan bazı gençler, 1944 yılında Beyazıt Camii’nde ve dergâhlarda yapılan sohbetlere katılıyorlardı. Bu sohbetlere gidenler arasında Necmettin Erbakan da vardı. Zaten babası sağlığında onu dergâhlara götürdüğü için, tarikat terbiyesiyle büyümüştü. O yüzden sohbetlere severek gidiyor, Beyazıt Camii’ndeki yaşlıca, mütebessim çehreli ve tane tane konuşan Gümüşhanevî şeyhi Serezli Abdullah Hasip Yardımcı’nın hadis derslerini kaçırmıyordu. Hasip Efendi’nin derslerine gelenler arasında Nurettin Topçu gibi düşünce adamları da vardı.

Hasip Efendi, hilafet icazetlerini şeyhi Tekirdağlı Mustafa Feyzi Efendi’den almıştı. Mustafa Feyzi Efendi’nin icazet aldığı kişi ise, 118 halife yetiştiren Ahmed Ziyâüddin Gümüşhanevî’ydi. Ahmed Ziyâüddin Efendi’nin vefatından sonra en büyük dört halifesi sırasıyla Hasan Hilmi Efendi, İsmail Necati Efendi, Ömer Ziyâüddin Efendi ve Mustafa Feyzi Efendi’ydi. Mustafa Feyzi Efendi’den sonra da Abdullah Hasip Yardımcı yerini almıştı.

Ömründe dört defa hacca giden Hacı Hasip Efendi, uzunca boylu, beyaz sakallı, nur yüzlü, çok yumuşak tavırlı bir kimseydi. Orta öğrenimini Serez Rüşdiyesi’nde tamamladıktan sonra İstanbul’a gelerek eğitimini Çarşamba’da Mahmud Ağa Medresesi’nde sürdürdü. Burada on sene kaldıktan sonra 1893 yılında Tokatlı Hacı Şakir Efendi’den müderrislik icazeti aldı. Ahmed Ziyâüddin Gümüşhanevî bu icazet merasiminde hazır bulundu. Bu arada Sandıklılı Hasan Hamdi Efendi’ye intisap etti.

Meslek-i dîniyenin seçkinleri arasında yer almasına ve birinci derecede ehliyet sahibi olmasına rağmen, şöhretten endişe duyup kaçındığı için mensubu bulunduğu mesleğin en mütevazı bölümü olan imamlık hizmetini tercih etti.

Serez’e dönüp daha önce babasının imamlık yaptığı Cami-i Atik’te görev aldı. Orada Buhârî dersleri okuttu, pek çok talebe ve hafız yetiştirdi.

1924 senesinde tekrar İstanbul’a dönerek Eyüp Sultan semtine yerleşti. Bu arada Abdülaziz (Bekkine) Efendi ve Mehmed Zahid Kotku Efendi ile tanıştı. Daha sonra onların feyiz aldıkları mürşidleri Tekirdağlı Mustafa Feyzi Efendi’ye intisap ederek derslerine devam etmeye başladı.

Hasip Efendi, Mustafa Feyzi Efendi’nin derslerini takip etmek için Eyüp semtindeki evinden, İstanbul Valiliği’nin hemen yanı başında bulunan Fatma Sultan Camii’ne kadar her sabah yaya olarak geliyordu. Bir müddet sonra aynı camide vazife alıp caminin meşrutasına yerleşti. Fatma Sultan Camii’ndeki bu vazifesinin ardından Şehzadebaşı Damat İbrahim Paşa Camii’nde imam-hatiplik yaptı. Bu arada Mahmutpaşa semtinde bir ev alarak oraya taşındı.

Çarşamba günleri öğle namazından sonra Bayezid Camii’nde Râmûzü’l-Ehâdîs sohbetleri yapmaya başladı. Kendi mahallî şivesiyle yaptıkları konuşmalar dinleyiciler üzerinde derin tesirler uyandırmış, kendini sevdirmişti.

Çarşamba derslerinin müdavimlerinden olan Erbakan da Hasip Efendi’yi çok sevdi ve ona bağlılığı arttı, henüz 18 yaşındayken onun dergâhına intisap etti. Hasip Efendi, genç Necmettin Erbakan’ı seviyor, büyük bir ilgi gösteriyordu. Bu kadar zeki, okulun en çalışkanı bir gencin dindarlığı Hacı Hasip Efendi’yi çok memnun etmişti.

Necmettin Erbakan, gerçekten de son derece başarılı ve çalışkan bir öğrenciydi. İstanbul Erkek Lisesi’nde orta tahsiline bir ay gecikmeli başlamasına rağmen derslerde gerçekleşen müzakerelerden dolayı hocaları hemen ilk günlerden itibaren “sınıfın en çalışkanı” unvanını takmışlardı. Hatta ortaokulun ikinci sınıfında diş tabibi olan Tabiat Bilgisi ve Fizik hocası çok meşgul olduğu ve giremediği dersleri Erbakan’a hazırlattırıp anlattırıyordu. Lise birinci sınıfta “Sıfırcı Avni” olarak bilinen Fizik hocasından, ilk defa 10 alan öğrenciydi.

Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.

Orta ve lisede bütün sınıfları iftiharla geçen Erbakan, İstanbul Erkek Lisesi’ni 1943 yılında birincilikle bitirmişti. O tarihlerde lise birincileri üniversitelere sınavsız alınmasına rağmen, Erbakan bu imtiyazı kabul etmeyerek girdiği imtihanda iki bin kişi arasından ilk 10’a girmeyi başardı ve İstanbul Teknik Üniversitesi’nin ikinci sınıfından yüksek öğrenimine başladı.

O yüzden kendisinden iki yaş büyük olanlarla aynı sınıfta öğrenim görüyordu. Bu arkadaşlarından biri ileride Adalet Partisi’nin lideri, Başbakan ve Cumhurbaşkanı olacak olan Süleyman Demirel’di. Ondan bir yıl sonra başladığı üniversiteyi ondan önce yüksek bir dereceyle bitirdi.

Hasip Efendi ve daha sonra yerine geçecek Abdülaziz Efendi, üniversite öğrencilerine “Üniversitede kalın, hoca olun” tavsiyesinde bulunuyorlardı. Dergâha devam eden çok sayıda kişi bu tavsiyelere uyup üniversitelerde hoca oldular, profesör oldular. Özellikle Necmettin Erbakan’ın üzerine titriyorlar, üniversitede en çok onun kalmasını istiyorlardı. O da bu tavsiyelere uyup mezuniyetinden sonra asistanlık sınavına girerek kazandı ve İTÜ Motorlar Kürsüsü’nde asistanlığa başladı. Zaten üniversite hocaları da okulda başarılı bir öğrenci olduğu için asistan olmasını teşvik ediyorlardı.

Hasip Efendi, 1949 yılında vefat edince yerine Abdülaziz Bekkine Efendi geçti. İstanbul’un Mercan semtinde doğan Abdülaziz Efendi, Kazan’dan göç ederek İstanbul’a yerleşen tüccar Hâlis Efendi’nin on altı çocuğundan biriydi. Beyazıt Kaptanpaşa Camii imamı Halil Efendi’den Arapça ve din dersleri okuduktan sonra Dârüttedrîs Mektebi’ne girerek buradan mezun oldu. On beş yaşındayken ailesiyle birlikte Kazan’a gitti. Öğrenimine bir süre Kazan’da devam etti. Daha sonra Buhara’ya geçerek devrin tanınmış âlimlerinden dinî ilimleri okudu. Babası vefat edince tekrar Kazan’a döndü. 1917 Sovyet Devrimi’nin ardından on altı kardeşiyle birlikte İstanbul’a dönmek üzere yola çıktı. Bir süre Bakü’de kaldıktan sonra 1921’de İstanbul’a geldi. Geçimini sağlamak için kardeşleriyle birlikte bakkal dükkânı işletti. Daha sonra, bugün Vakıf Hat Sanatları Müzesi olan Beyazıt Medresesi’ne devam etti. Bu yıllarda medrese arkadaşı Mehmet Zahid (Kotku) ile birlikte meşhur Nakşibendî-Hâlidî şeyhi Ahmed Ziyâüddin Gümüşhanevî’nin halifelerinden Tekirdağlı Şeyh Mustafa Feyzi Efendi’ye intisap etti. Kendisinden icazet ve Gümüşhanevî’nin Râmûzü’l-Ehâdîs adlı eserini okutma izni aldı (1922). Şeyhinin vefatından sonra uzun yıllar Serezli Hasip (Yardımcı) Efendi’den istifade etti.

Abdülaziz Efendi, irşad izni aldıktan sonra imamlık görevine başladı.........

© Medyascope