menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Siyâsetbilimci Adrien Schu: “Trump’ın ikinci başkanlık döneminde yeni olan, ABD’nin en stratejik ittifaklarını sorgulama konusu etmesidir”

13 1
27.11.2025

Siyâsetbilimci Adrien Schu’dan, Amerikan başkanının uluslararası ilişkileri ne bakımdan alt üst ettiğinin tahlili: Her ne kadar çizmeyi aştığı bâzı noktalar hiç yeni olmasa da, onun özelliği, Washington’ın kurduğu tüm bağları ekonomik rekabete indirgemesinde. Haldun Bayrı Mediapart’taki röportajı çevirdi.

Donald Trump’ın yıkım girişimi ABD’deki federal cumhuriyetin temel direklerine yöneliyor; ama ülke sınırlarında da durmuyor kuşkusuz. Beyaz Saray’daki seleflerinin hiçbirinde görülmemiş bir düzeydeki beyanları, tehditleri ve çark edişleri, aksine uluslararası gündemi haddinden fazla meşgul ediyor. Bununla birlikte, ihlâllerinin muayyen bir kısmının hiçbir orijinalliği yok.

Araştırmacı Adrien Schu bunu Trump’ın ilk görev döneminin sonunda vurgulamıştı. Politique Américaine dergisinde, Birleşmiş Milletler’in istediği “çoğulcu düzenin ilkelerini ve kurallarını, onun seleflerinin de düzenli biçimde alaya almış oldukları”nı hatırlatmıştı. Trump’ın orijinalliğinin başka yerde olduğunu savunuyordu, bugün Paris-Panthéon-Assas Üniversitesi’ndeki siyâsal bilimler kadrosunda profesör olup Thucydide Araştırma Merkezi’ne bağlı olarak da çalışan Adrien Schu. Trump’ın yeniden seçilmesinden bir yıl sonra, Mediapart ondan tahlilini güncelleştirmesini istedi.

Adrien Schu : Her ne kadar Trump ilk görev döneminin başında henüz mütereddit olup girişimleri danışmanları tarafından durdurulmuş olsa da, bugün süreklilik arz eden çok sayıda unsur var. O kısıtlayıcılık yıllarla sönükleşti ve Paris İklim Anlaşması’ndan ya da Dünya Sağlık Örgütü’nden çıkış gibi kararlarının bâzıları, sâdece ardından bir Demokrat yönetim geldi diye hayâta geçirilmedi. Kuşkusuz aynı büyüklükte olmayan gümrük târifeleri kullanımı da daha o zamandan seçilebiliyordu.

16 Haziran 2025’te Kananaskis’teki (Kanada) G7 Zirvesi’nde bir araya gelen liderlerin ortasında Donald Trump © Fotoğraf Chip Somodevilla / Getty Images via AFP

Bununla birlikte iki yönde güçlenme oldu. İlkin, Trump’tan biraz uzaklaşıp danışmanlarını gözlemlersek, etrâfında çok daha ideolojikleşmiş bir ekip olduğunu fark ediyoruz. Savunma Bakanı Pete Hegseth öyle; elbette Başkan Yardımcısı J. D. Vance de öyle. Vance’in Münih Güvenlik Konferansı’nda Avrupalılar’a yönelik konuşması bir sembol hâline geldi: ABD’de yürütülen kültür savaşlarını Eski Kıta’nın önüne şiddetle koyuvermişti.

İkinci olarak, 2020’li yıllardaki Trump, ABD’nin geleneksel müttefikleriyle bağını çok daha bozuyor. İkinci görev döneminin açılışını, Grönland’ı satın almayı ve Kanada’yı ABD’nin 51. eyâleti yapmayı tasarladığını îlân ederek yaptığını unutmayalım. 2016’ya nazaran çok daha hasmâne bir tutum gösteriyor.

Bu ikinci Trump yönetimindeki danışmanların özelliği bence kişisel bağlılığa dayanmalarında. Bunun ilk sonucu, onun dış politika tercihlerine artık bir engel oluşturmuyorlar. Dolayısıyla parmaklıklar kalktı. Ama ikinci sonuç da, bağlılığın tercih edilmesinin bâzen uzmanlığın aleyhine olması — ki bu da, dışarıdan bakanların kafasını karıştıran ve her zaman işe yaramayan sürekli bir doğaçlamayı artırıyor.

Trump’a göre, 1945’ten beri ABD, uluslararası sistemde elâlemin kerizi rolündedir.

Güvenlik ve savunma alanındaki önemli makamlara, bundan önceki yönetimlerde böyle mevkilere asla gelemeyecek kişiler atandı. Savunma bakanlığındaki ya da ulusal istihbârâtın yönetimindeki durum bu.........

© Medyascope