menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Göksel Göksu yazdı: Ekrem İmamoğlu’nun “diploma davası” | Hakimin hakimiyetine şaşırmak ve ilklere imza atmak 

9 0
13.09.2025

CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, üniversite diplomasının sahte olduğu iddiasıyla açılan dava kapsamında hakim karşısındaydı. Silivri Cezaevi yerleşkesinde yapılan ve adeta toplu görüş havasında geçen duruşmalara ilk günden bu yana yoğun bir katılım var. Ailesi, kendisinden “Tarih yazan bir genel başkanımız var” diyerek söz ettiği CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve partili kurmaylar, avukatlar ordusu, basın mensupları ile kalabalık bir izleyici topluluğundan oluşan salon hep dolu ama bu kez kelimenin tam anlamıyla tıklım tıklım dolu.

İmamoğlu salonun orta yerindeki merdivenleri bu kez, iptal edilen üniversite diplomasıyla ilgili zincirleme şekilde “resmi belgede sahtecilik” iddiasıyla yargılandığı davanın ilk duruşmasında kendisini savunmak üzere tırmandı. Önceki duruşmalarda olduğu gibi aradaki bariyerlere rağmen, olduğu yerden salonun her köşesine uzandı, gözleriyle hemen herkese dokundu, selamlaştı. Eminim o sırada yerini alan mahkeme başkanının duruşma boyunca herkesi şaşırtacağını ne İmamoğlu, ne 330 kişi kapasitesiyle İstanbul’un iki en büyük duruşma salonundan birindeki yerini alan yaklaşık 250 avukat ne izleyiciler ne de basın mensupları aklından bile geçirmemişti…

Ama 59. Asliye Ağır Ceza Hakimi Ali Doğan herkesi şaşırttı…

Üstelik sadece ‘normal’i uygulayarak yaptı bunu… Saat 11.30 da başlayıp akşam 19.30’a kadar süren duruşma boyunca üslubu, sükuneti, etkili iletişim dili, “şimdi gerilim tırmancak” diye düşünülen anlarda sergilediği uzlaşmacı tutumla, nezaketiyle, en önemlisi de Ekrem İmamoğlu’nun tutuklu avukatı Mehmet Pehlivan’ın duruşmaya katılması talebini kabul edip, aldığı ara kararla hızla uygulamaya koymasıyla şaşırdı duruşmaya katılanlar. Salonda bulunan herkesin en az bir kere “A-aaa” dediğini söylemek abartı olmaz. Pek çok kişi sürreal bir mahkemedeymiş gibi tepki gösterdi. “Bunun altında bir çapanoğlu var” diye düşünenler oldu, “acaba arkadan ne gelecek?” diye sürprizle karşılaşmayı bekleyenler vardı, “eğer çapanoğlu yoksa, sonraki duruşmada hakim değişir” diye duruma şüpheyle yaklaşanların sayısı az değildi. Başta Ekrem İmamoğlu olmak üzere temkinli olanlar da “önemli olan mahkemeden çıkacak karar” diyordu. Duruşma arasında İmamoğlu’na da sordum mahkeme başkanının tutumu hakkında ne düşündüğünü. “Yargıç böyle olmalı, kararlar adaletli olmalı” diye cevap vererek temkinli duruşunu korudu.

Evet, yargıç böyle olmalı… Savunma avukatları da aynı görüşteydi, “şaşırdığımız şeye bakın” diyorlardı kendi aralarında konuşanlar, “Bir hakimin, görevini layıkıyla yapması karşısındaki şaşkınlık içinden geçilen süreci açıklamaya yetmiyor mu?” diyordu bir başka savunma avukatı…

Ekrem İmamoğlu’nun diploma iptalinin ardından açılan davanın ilk duruşması bu yanıyla, uzun meslek yaşamım boyunca izlediğim en ilginç duruşmalardan biri oldu.

Duruşma salonu uzun süre inleten alkış sesi, sık sık atılan “Cumhurbaşkanı İmamoğlu”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz” sloganları eşliğinde başladı. Buraya kadar farklı bir şey yoktu.

Fark, mahkeme başkanının salondakilerle kurduğu dolaylı iletişimle kendini hissettirdi. Davaları takip edenler bilir, özellikle siyasi davalara katılım yüksek olur ve pek çok davada mahkeme başkanları genellikle izleyicileri mahkeme nizamını bozmamaları konusunda uyarır, kimi zaman duruşmalara ara verilir, kimi zaman izleyiciler salondan çıkarılır… Bir kargaşa baş gösterir vs.

Bu duruşmada ise böyle bir gerilim hiç yaşanmadı. İmamoğlu’nun 2 saati aşan savunması sırasında sıkça atılan sloganlar ve alkışlamalar sırasında bu mahkemenin başkanı da müdahale etti ama yöntemi hissedilir şekilde farklıydı. Tansiyonu hiç yükselmeden, nezaketi elden bırakmadan salondaki uğultu nedeniyle ses kaydının sağlıklı alınamadığını ve İmamoğlu’nun savunmasının tutanaklara kelimesi kelimesine geçebilmesi için salondaki sessizliğin önemini anlattı. Kimse gerilmedi, kimse tepki göstermedi, her uyarı sonrası salon sessizleşti.

Demek ki oluyormuş!

İmamoğlu’na kimlik tespiti sırasında tahsili soruldu, o diploması iptal edilmiş olmasına karşın “Yüksek lisans” cevabını verdi, salon alkıştan inledi. Salondaki hava yine değişmedi…

Demek ki savunmasını yaparken avukat Hasan Fehmi Demir’in “45 yıl önceki faşist darbenin gölgesinin........

© Medyascope