Açık Oturum (474) – Nevroz arifesinde çözüm süreci: Erdoğan, İmamoğlu ve İmralı ne mesaj verecek?
Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı “Tüm gruplar silah bıraksın, PKK kendini feshetsin” çağrısının ardından, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin başlattığı çözüm süreci trafiği hızlandı. Kürt siyaseti gözünü bir yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İmralı heyeti ile yapacağı görüşmeye, diğer yandan da pazar günü Diyarbakır’a gidecek olan Ekrem İmamoğlu’nun söyleyeceklerine ve Nevroz’a çevirdi. Göksel Göksu’nun konukları siyasetbilimci Prof. Dr. Vahap Coşkun, Kürt Çalışmaları Merkezi Direktörü Reha Ruhavioğlu ve Medyascope Yayın Yönetmeni Ruşen Çakır, sürecin şimdiden sonra nasıl ilerleyeceğini Açık Oturum’da değerlendirdi.
Vahap Coşkun, Öcalan’ın 27 Şubat’ta İmralı’ya giden heyet aracılığıyla yaptığı açıklamanın Kürtlerde yol açtığı hayal kırıklığına dikkat çekti. Coşkun, bölge halkının, mesajın Kürtlerden çok Türklere verildiği yorumunu yaptığını anlattı. Merak ve kaygının başabaş olduğunu ifade eden Coşkun, bölgede pek çok nedenden ötürü temkinli bir iyimserlik havasının estiğini söyledi. Türkiye’deki silahın artık Kürtler için bir seçenek olmaktan çıktığını anlatan Coşkun, o nedenle PKK’nın silah bırakacak olmasının toplumun geneli tarafından olumlu karşılandığını vurguladı.
Parti tabanındaki endişe ve kaygı olduğuna da dikkat çeken Coşkun bunun iki sebepten kaynaklandığını söyledi:
“Bir tanesi geçmiş çözüm sürecinden sonra yaşananların yarattığı burukluk. Çünkü 2015’te çözüm süreci ‘buzdolabına kaldırıldıktan’ sonra gerçekten bölgedeki herkes çok ağır bir maliyet ödedi. Bu nedenle daha temkinli yaklaşmak doğal karşılanıyor. İkincisi PKK tabanında da DEM Parti’nin bir kısmında da Öcalan’ın yaptığı açıklamanın içeriğine dair bir hayal kırıklığı var. Bundan dolayı da biraz mesafeli durum söz konusu olabilir. Çünkü orada herhangi bir şekilde Kürtlerin hakkından, hukukundan bir bahis yok. Dolayısıyla çok fazla bir coşku ile karşılanmaması doğal. Ama ben genel olarak havanın son derece olumlu olduğu kanaatindeyim. Süreç ilerlediğinde, somut adımlar atıldıkça bu endişelerin yerini desteğe bırakacağını düşünüyorum. Dolayısıyla mümkün olan en kısa sürede silah meselesini tamamıyla kapatmak ve siyasetin yolunu açmak gerekiyor. Burada da her iki tarafın da önemli sorumlulukları var.”
Şam yönetimi ile SDG arasında imzalanan anlaşmanın ve Kandil’den yapılan açıklamanın sürece olan etkisinin de ele alındığı programda Coşkun, gerek PKK’nın İmralı’dan gelen çağrıya olumlu cevap vermesinin, gerek SDG’nin yaptığı anlaşmanın sürece ivme kazandırdığını vurguladı.
Öcalan’ın mektubunun Kürtlerde yol açtığı temkinli iyimserliği geçmişte yaşanan tecrübelerle ilişkilendiren Reha Ruhavioğlu da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da aynı şekilde temkinli olduğunu vurguladı:
“Erdoğan’ın kendisi bir kere temkinli. Ama şunu artık açıklıkla konuşmak önemli: Mektup, duygu olarak Kürt toplumuna hitap etmiyordu. Kürt toplumu yaklaşık beş-altı yıldır yaptığımız bütün araştırmalarda zaten silahın Türkiye safından tamamen çekilmesiyle ilgili güçlü bir kanaat taşıyor. Buna rağmen mektup okunduktan sonra meydandan neden mahzun ayrıldı? Birkaç sebebi var bunun. Biri duygunun hazırlanmamış olması. Yani o meydanlara, Nevroz’a çağrılır gibi çağrıldılar. İkincisi, belki PKK kendiliğinden silahın devrinin sona erdiğini söylemiş olsaydı........
© Medyascope
