Gökhan Bacık yazdı | Batı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri
Türkiye’de son dönemde yaygınlaşan bir görüşe göre, Batı, Ortadoğu’da ulus-devlet modelinden vazgeçmekte ve yerine etnik ya da mezhepsel grupların otonomisine dayalı daha gevşek bir yönetim modelini benimsemektedir. Bu tartışmada, ABD büyükelçisinin yakın zamanda konuyla ilgili yaptığı açıklamalara atıf yapılmaktadır. Ayrıca, mevcut Kürt açılımı, bazı çevrelerce Batı’daki bu değişimin somut yansıması olarak değerlendirilmektedir.
Öncelikle şunu hatırlatmak gerekir: “Batı” homojen bir kavram değildir. Batı’da her konuda birbirinden farklı, hatta bazen zıt görüşlere sahip gruplar bulunur. Ancak bu çeşitliliğin önemine rağmen, Ortadoğu’ya dair farklı bir algıya sahip yeni bir Batılı politik elitin ve bakış açısının ortaya çıktığını kabul etmek gerekir.
Yüzyılın başında Ortadoğu’da ulus-devletler, daha çok seküler ve modernleşmeci bir elitizmle şekillendiğinde, Batı bu sürece destek vermiştir. Bu politik desteğin ardında, dönemin Batılı entelijensiyasının Şarkın Batı gibi modernleşeceğine olan samimi inancı yatıyordu. 20. yüzyılın başında Batı’yı etkileyen düşünce akımları, bir tür romantizm içeriyordu. Bu akımların arkasında, çoğunlukla 19. yüzyılda doğmuş isimler vardı. Uyumu ve harmoniyi merkeze alan bu romantizm, bir yönüyle küresel bir idealizme dayanıyordu. Ancak önemli bir nokta şudur: Bu düşünce, Ortadoğu’daki politik ve entelektüel elitler tarafından da benzer şekilde benimsenmişti. Örneğin, Batı romantizminin uyum anlayışını müzikte temsil eden Debussy, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın romanlarında arka planda çalar. Politik düzlemde de durum benzerdir: İran’da, Türkiye’de, Tunus’ta, Afganistan’da ve daha pek çok yerde yerli Batıcı elitler, samimi bir şekilde Batı tarzı modern bir ulus-devlet kurabileceklerine inanıyordu.
Yirmi birinci yüzyılın ortalarına doğru ilerlerken, geçen yüzyılın romantik Batılı elitleri neredeyse tamamen yok oldu. Buna paralel olarak, Ortadoğu’da da büyük bir dönüşüm yaşandı ve Batılaşma düşüncesine şüpheyle yaklaşan yeni yerli elitler ortaya çıktı. Kısacası, ne Batı’da ne de Ortadoğu’da, geçen yüzyıldaki gibi modernleşme, ulus-devlet ve sekülerleşme gibi kavramları İslam dünyasında bir hedef olarak gören bir grup kaldı.
Örnek vermek gerekirse: ABD Büyükelçisi’nin........
© Medyascope
