menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Doğancan Özsel yazdı: Devlet, ahlak ve LGBTİ+’ların cezalandırılması

20 1
18.10.2025

Toplumsal iyiyi amaçlıyor olması bir yasayı kendiliğinden meşru kılar mı? İyi bir amaçla çıkarıldığı müddetçe, yasalar her şeyi konu edinebilir mi? Her konuda yasa çıkartıp, yaşamınızın tüm alanlarını düzenlemeye çalışan bir devletin vatandaşı olmak ister miydiniz? Tüm bunlar siyaset, hukuk ve etik ilişkisine dair temel bir problematiğe işaret eden sorular.

Bu sorular üzerine düşünecek olursanız, herhangi bir yasanın ‘iyi’ bir amaca sahip olmasının, o yasayı haklılaştırmaya yetmeyeceğini fark edeceksiniz. Örneğin günde on bin adım atmak ve bol salata yemek hemen herkes için iyidir. Ancak günde on bin adım atmayan ve yeterince lifli gıda yemeyen insanlar için çeşitli cezalar öngören bir kanun tasarısını düşünelim. Amacın iyi olduğunu kabul etsek dahi böylesi bir kanunu meşru görmek zordur. Bu kanun özel alanımızı tümüyle ihlal etmekte, iyi bir yaşamın ne olduğuna dair farklı fikirlere sahip olma özgürlüğümüzü elimizden almaktadır. Tek bir iyi yaşam idealini dayatan ve kamusal ile özel alan arasında ayrım yapmadan hayatın her alanını hukukun konusu haline getiren bu gibi yasalar totaliter rejimlere özgüdür. Politikanın etiğin bir aracına dönüşmesi neticesinde ortaya çıkar böylesi rejimler. Amaçları ütopik bir toplum yaratmak olsa dahi, bir ideal doğrultusunda insanların kamu gücü tarafından ahlakileştirilmek istenmesi esasında distopyadan başka bir şey değildir. Böylesi distopyalara öykünen rejimleri modern zamanlarda çok kez deneyimledik. Bunların sonuncusu hemen yanı başımızda kurulmaya çalışılan IŞİD rejimiydi.

On birinci yargı paketinde yer aldığı söylenen LGBTİ karşıtı değişikliği bu kuramsal çerçevede yorumlamak mümkün. Henüz önerilen değişikliği somut olarak görmedik. Ancak T24’ten Ceren Bayar’ın haberine göre taslak metinde “doğuştan gelen biyolojik cinsiyete aykırı davranışlar” için ceza öngörülmekte. Taslağı hazırlayanların politik ve etik arasındaki ilişki konusuna pek kafa yormadıkları, kamu erkinin sınırlarına ilişkin endişeler taşımadıkları ortada. Kendi iyi yaşam ideallerini herkese, özellikle de sayıca azınlıkta olanlara dayatmayı hak ve görev bilen bir zihniyet ile karşı karşıyayız. Bu somut kanun değişikliği önerisini bir kenara bırakıp Türk siyasetinin farklı kanatlarına hâkim olan ahlakçı devlet anlayışının tehlikesine işaret etmek belki daha yerinde olurdu. Yine........

© Medyascope