Berrin Sönmez yazdı | Nuray Mert: Bîtaraf olanı bertaraf eden çarkın dişlilerinde bir akademisyen
Bu haftaki yazısında Nuray Mert’in kararı üzerine değerlendirmelerini paylaşan Berrin Sönmez, iktidar partisi ve tabanının bitmeyen mağdur edebiyatına, tükenmiş politikalarına ve bunlarla mücadelenin yollarına dikkat çekiyor.
Ekrem İmamoğlu, Akın Gürlek tarafından açılmış “hakaret” ve “tehdit” iddialarını da içeren davada ilk savunmasını bugün (11 Nisan Cuma) yaptı. Dünün mağdurları bugün mağdur etmeye çalıştıkları İmamoğlu’nu karşılarında morali yüksek, kendinden emin ve çizgisinden bir milim dahi sapmamış olarak görmekle muhtemelen hayal kırıklığı yaşamışlardır. Çünkü yarım ve o yarımın yarısı da yanlış, yanıltıcı bir tarih tasarımı izlediler AKP grup toplantısında. Geçmişi, daraltılmış ve sınırları katı çizgilerle çerçevelenmiş tarih okuması, bugünü doğru anlama ihtimalini de yok eder. Gelecek projeksiyonu ise ham hayalden ibaret kalır ki öyle de oluyor.
Kendilerini mağdur kitle olarak görmeyi -23 yıllık iktidara rağmen- bırakamadılar, teğmenlerin subay yemini, sokak röportajı ve daha pek çok örnek olay karşısında takınılan cezalandırıcı tutum gösterdi bunu. İşin garibi muhalif kesim de mağdur edebiyatı yaklaşımından vazgeçemedi. Hala İmamoğlu mağdur edildiği için 14 milyon seçmenin dayanışma sandığına gittiğini düşünenler var. Oysa kazandıran mağduriyet değil haksızlık karşısında boyun eğilmeyen, çubuğu güçlüden yana bükmeyen ve ardından kimlerin geldiğine bakmadan sürdürülen mücadele azmidir. Eski Türk kültüründe “alplık” olarak isimlendirilirdi. Sadece Türk kültürüne mahsus değil elbette. Çağlar boyunca bütün kültürlerde insanlık onurunu yücelten erdem olarak kabul ve saygı görmüş, insanlığın ortak değeridir. Vaktiyle Erdoğan ve AKP’ye kazandıran da bu tutumdu. Hakkı teslim edelim, o gün Erdoğan’a yapılanlar bugün Erdoğan’ın yaptığı hukuksuzluğun binde biri bile değildi. Ancak 28 Şubat darbe sürecinde farazi değerlendirmelerle toplumun çok geniş bir kesimi kalıcı hak ihlalleri yapılarak kolektif cezalandırmaya tabi tutulmuştu. Fakat ne yazık ki mağdur psikolojisinden çıkamayan mazlumun zalimleşmesi olgusunu yaşıyoruz.
Örneğin, gençlerin 19 Mart’tan itibaren ayağa kalkıp yürümesi, barikatları aşması hepimiz adına insanlık onurunu yücelten eylemlerdi. Orantısız polis şiddeti, çıplak arama gibi gözaltı işkenceleri ve tutuklama, hatta gençlere siyasi yasak talepleri, ise geçmişin mazlumu bugünün zalimi olan iktidarın ne denli korkunç kararlar alabileceğini herkese gösterdi. Ve toplum her devirde olduğu gibi gençlerin onurlu bir gelecek için, hak, hukuk, adalet için aldığı inisiyatifi destekledi. 105 genç tahliye edildi ama yetmez. Hepsi çıkarılmalı cezaevinden ve açılan o mesnetsiz davalar düşmeli.
Demokrasi ve adalet........
© Medyascope
