Berrin Sönmez yazdı – Kalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar
Adı konulamayan sürecin bir yılı dolmak üzere. Yaklaşık bir yılda yapılanlara bakıldığında zamanın boşa geçtiği söylenemez. Bazı önemli adımlar atıldı. Özellikle Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu ile süreç biraz daha ete kemiğe büründü. Ve en önemlisi terör ve terörle mücadele bağlamında doğrudan etkilenmiş toplumsal kesimlerin görüşlerine öncelik verilmesiydi. Ancak komisyonun usule uygun olarak bir yasa ile kurulmayışı, geniş kesimlerin zihninde adeta soru işaretleri zinciri oluşturdu.
Yine de yasal boşluklara rağmen 19 ve 20 Ağustos toplantılarıyla bir nevi hakikat komisyonu işlevi gördüğünü söylemek mümkün. 20 Ağustos’ta Kürt annelerin Kürtçe konuşmasına getirilen engel de iyi tarafından bakacak olursak, yıllardır sürdürülen Kürtçe yasağının, komisyonda da uygulanması, Kürtçe yasağına ilişkin baskıların hakikatini açıkça görünür kılmaya hizmet etti diyebiliriz.
19 yaşındaki kızı yasaklara karşı durmak için gerçekleştirdiği eylemde hayatını kaybeden Kürt anne Nezahat Hanım’ın konuşmasına Kürtçe devam etmesi engellendiğinde “Vallahi çok kırıldım” sözü, hakikatin ta kendisi oldu. Keşke Meclis TV sadece başkanın açış konuşmasını değil, tüm konuşmaları da baştan sona kadar canlı yayınla topluma aktarsaydı. Görüntülerde Nezahat Hanım’ın duygu ve düşüncelerini anadiliyle söylemesinin engellendiği andaki ruh halini izleyenlerin, gerçeği kavraması ve barışın toplumsallaşması çok daha kolay olurdu. Yayının kısıtlanması barışın geniş kesimlerce benimsenmesi önündeki engellerden birisi maalesef.
Bir gün önce komisyonun dinlediği şehit ve gazi dernekleri, vakıfları ve aileleri adına yapılan konuşmalar büyük ölçüde iktidarın terörsüz Türkiye söyleminin benimsendiğini gösteriyor. Kırmızı çizgiler ağırlıktaydı sözlerinde. Hasta ve yaşlı PKK mensubu mahkumların dahi salıverilmesine itiraz edenler de vardı. Eline silah almayan PKK mensuplarının “rehabilitasyon” sonrası topluma karışmasını isteyenler de. Tüm bu görüşlerin her birine hak ettiği değeri vermek gerekiyor. Ve diğer yandan da hem Türk hem Kürt ailelerin aynı masada oturup birbirinin gözüne bakarak konuşmasını sağlamak, iki tarafın birbirini dinlemesine imkan açmak da ayrı bir öneme sahip. Komisyon çalışmaların bir aşamasında yüzleşmeye imkan verecek bir düzenleme yaparsa, barışın toplumsallaşmasına hizmet etmiş olur sanıyorum.
Komisyon için “iyi ki kurulmuş” dediğim en önemli konuşma eski bir emniyet müdüründen geldi. Emniyet teşkilatı vazife malulleri ve şehit aileleri vakfı........
© Medyascope
