Barbaros Gökdemir yazdı: İstanbul Film Festivali’nden 3 yerli film önerisi
Barbaros Gökdemir, 44. İstanbul Film Festivali’nin bu yıl düşük katılım ve ekonomik zorluklarla gölgelenen atmosferini değerlendiriyor. Festivalin sinemaseverler için hâlâ bir nefes alma alanı sunduğunu vurgulayan Gökdemir, yazısında “Buradayım, İyiyim”, “Ölü Mevsim” ve “İdea” filmlerini anlatıyor.
44. İstanbul Film Festivali bu hafta sona erdi. Toplamda 139 uzun metraj filmin yer aldığı festival programında 33 yerli yapım gösterildi. Sinemaseverler, aynı zamanda 15 de kısa film izleme şansı buldular. Birkaç günlüğüne de olsa deneyimleme fırsatı bulduğum festival, içinden geçtiğimiz şu can sıkıcı gündem içerisinde hepimizin bir nebze nefes almasına ve rahatlamasına yardımcı oldu. Festivalin benim için bir başka önemi, uzun süredir göremediğim sinemasever arkadaşlarımı ve meslektaşlarımı görebilmek oldu ki bu oldukça tatmin edici bir deneyimdi.
Ama bu seneki festival hepimizin üzerinde buruk bir tat da bıraktı, bunu da not etmem lazım. İzlediğim birçok filmi neredeyse boş ya da yarısı dolu salonlarda izledim. Filmlerinin prömiyerleri için sahneye çıkan yönetmenler, yarı boş salondan dolayı kızgın ya da kırgın değil, anlayışlı idiler. Olağanüstü günlerden geçtiğimizi söylediler ve teşekkür ettiler. Bazı yönetmenler özellikle gençlere teşekkür etti; bazıları da festivalin 44 yılı geride bırakmış olduğuna inanamadıklarını ve ilk gününden beri festival ile beraber olduklarını söylediler. Bütün bunlar bende buruk bir nostalji hissi yarattı ancak bu seneki tenhalığın, sadece bu seneye özel olduğunu ve sadece boykotlara ve festivalin programlama ile aldığı kararlara bağlı olduğunu düşünmüyorum.
Her şeyden önce İstanbul, kültüre ve sanata ulaşım açısından artık çok zor bir şehir. Beyoğlu’na gitmek ve dönmek neredeyse bir zulüm ve sırf bu yüzden bile insanların festivale katılmadıklarını, evlerinden çıkmadıklarını görebiliyorum. Bunun yanı sıra, enflasyon ve pahalılık, insanların sinema salonlarına gitmesini zorlaştırıyor. Dolayısıyla festivalin 20 sene önce yarattığı atmosferi ve heyecanı bulamamamız son derece normal. Tabii tüm bunların sonucunda üzücü olan, eskiye nazaran sinema alanındaki başarılarımızı daha az konuşuyor, festivallerden ödüllerle dönen filmlerimizi daha az anıyor olmamız.
Umarım bu zamanlar da geçecek ve birlikteliği daha çok kutlayabileceğimiz heyecan dolu sinema günlerine kavuşacağız. Şimdilik, tüm bunlara rağmen, 44. yaşını kutlayan ve İstanbul’un en önemli ve köklü sinema festivaline sahip olabildiğimiz için mutluluk duyuyorum.
Bu sene festivalde az film yakalayabilmiş olsam da oldukça başarılı işler izleme şansı buldum. Bu haftaki yazımda,........
© Medyascope
