Atatürk’ün Milliyetçilik Anlayışı (7) – Gülhan Seyhun Yazdı
Türk’ü yüceltme
Atatürk, Nutuk’ta ifade ettiği gibi tarihin acı ve kanlı olaylarından tüm dünya Türklerinin tek çatı altında toplanmasının mümkün olamayacağı gerçeğinin farkında olmakla birlikte[i] Türk’e, ırk olarak yapılan saldırıları kabul etmemişti. Esasen o, Türklük şuurunun, orduya katıldığı ilk günlerde karşılaştığı bir olayda belirdiğini ifade etmişti. Zira Osmanlı eğitiminde, Türk tarihine pek yer verilmemişti. Ya Müslümanlar ya da Osmanlılar vardı. Türkler, Osmanlı toplumunda adı bile geçmeyen değersiz ve kimsesiz bir topluluk olarak bir kenara bırakılmışlardı.[ii] Atatürk bu olayı şöyle anlatmıştı:
“Orduya ilk katıldığım günlerde, bir Arap binbaşısının “Kavm-i Necip evladına sen nasıl kötü muamele yaparsın?’’ diye tokatladığı bir Anadolu çocuğunun iki damla gözyaşında Türklük şuuruna erdim. Onda gördüm ve kuvvetle duydum. Ondan sonra Türklük benim derin kaynağım, en derin övünç membaım oldu. Benim hayatta yegâne fahrim, servetim, Türklükten başka bir şey değildir.”
Atatürk, 1928 yılına gelindiğinde, İstanbul’da Fransız Notre Dame de Sion okulunda işlenen bir derste, Türklere ırk olarak haksız eleştiriler öğretildiğini işitmişti. Afet İnan bu durumu şöyle aktarmıştı:
“1928 yılında İstanbul’da Fransız Notre Dame de Sion okulunda okuduğum derslerin arasında, bir coğrafya kitabında, resimlerle de gösterildikten sonra, Türk ırkının sarı ırka mensup olduğu ve “secondaire” yani ikinci derecede kabul edildiği yazılı idi. Bu resim ve bilgiye göre etrafıma bakıyor ve bunun gerçeğe uygun olmadığını görüyordum. Atatürk’e kitabı gösterdim. O, sırada Prof. E. Pittard’ın “Irklar ve Tarih” (Les Races et l’Histoire, Paris: 1924) adlı kitabını da almıştım. Ondaki bilgiler de bu coğrafya kitabına uymuyordu. Bir de ikinci konu, Türklerin uygarlık alanında vücuda getirmiş oldukları eserlerin incelenmesi ve tanıtılması idi. Çünkü Avrupa tarihleri, “barbar” lakabını verdikleri Türkleri sadece bir istilacı kavim olarak kaydediyorlardı. Atatürk, bu iki endişeli sorum karşısında, “Hayır, böyle olamaz. Bunların üzerinde meşgul olalım,” demekle kalmamış, derhal yeni kitaplar getirterek bizzat çalışmaya ve çalıştırmaya başlamıştı. Esas konu “Türklerin dünya tarihinde hakiki yeri ve medeniyet alemindeki rolleri ne olmuştur?” konusu idi. Bu çalışmaların yoğunluğu 1929 yılından sonradır. Atatürk, o sıralarda İstanbul Üniversitesi’nde verilen tarih notlarını da okumakta idi…”[iii]
Bunun üzerine Atatürk, Afet İnan’ın öğrencilere verdiği Yurt Bilgisi Notlarını incelemiş, yetersiz bularak onu bu alanda araştırma ve incelemelere yönlendirmişti. Afet İnan da 1930 yılında Atatürk’ün Yurt Bilgisi notlarından ve konuşmalarından derlediği “Vatandaş İçin Medeni Bilgiler”[iv] kitabını yazmıştı. Bu kitapta Atatürk, ulus/millet tanımını şöyle yapmıştı: “Millet, dil, kültür ve mefkûre (ülkü) birliği ile birbirine bağlı........
© Medya Siyaset
