menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Hasretinden prangalar eskittik

11 0
previous day

Sıradan biri olmadığı ilk bakışta anlaşılırdı. Anadolu yontularına benzeyen tunç yüzünde gözleri alev alev yanar, bitmek tükenmek bilmeyen yüreğindeki volkan ateşini sözcüklerle dışa vururdu.

Ne yaptığını, ne istediğini, nereden geldiğini, nereye gittiğini bilen Ahmed Arif, gücünü toplumun katmerli acılarına mahkum olmuş halktan alıyordu. Anlı şanlı üniversitelerde okumuş çoğu aydınımızda görülen “kültür yozlaşması” Ahmed Arif’te yoktu.

Ahmed Arif, bir mücevher ustasının ince ve titiz işçiliği gibi, sözcükleri akıl laboratuvarında yoğurur, sonra fırına verir pişirirdi. Halkın tarlada, bağda bahçede, kahvede, meyhanede, mahpushanede, genellikle hiç tartıp düşünmeden, bir bardak soğuk su içercesine sarf ettiği sözcükleri şiirleştirirdi:

“Akşam erken iner mahpushaneye

İner yedi kol demiri,

Yedi kapıya,

Birden ağlamaklı olur bahçe.

Karşıda, duvar dibinde,

Üç dal gece sefası,

Üç dal menekşe…”

Türk şiirinin önemli isimlerinden biridir Ahmed Arif.

34 yıl olmuş........

© Medya Günlüğü