menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kömürden elmasa dönüşmek 

8 0
saturday

Ürkütücü bir haber okumuştum yıllar önce. Bağdaş kurup oturan Buda heykellerini bilirsiniz. Bir mabedin altın kaplama böyle bir Buda heykelinin bilgisayarlı tomografi (BT) incelemesi yapılmış ve içinde gerçek bir insan olduğu anlaşılmıştı. Bazılarına çok anlamlı bir dini ritüel gibi görünen bu garip şey bende o insanın kurban edilmiş olduğu duygusuyla panik hissi yaratmıştı.

Budizmin en azla yetinmek felsefesiyle altınla yıkanan tapınaklarının çelişkisine hiç akıl erdirememişimdir zaten. Sanki diğer dinlerin söylemleriyle tapınakları arasındaki fark başkaymış gibi. Sanki en yoksul ülkelerin insanları en pahalıyla gösteriş yapmıyorlarmış gibi. Sanki sarı sarı ışıldıyor diye bir madene fahiş fiyatlar biçilmesi zaten garabet değilmiş gibi.

Işıltı deyince, ben çocukken en pahalı takı elmastı. En çok da elmas küpenin lafı edilirdi. Yüzüğü yok değildi ama evlenmenin olmazsa olmazı da değildi. Ne zaman tek taş mecburiyeti başladı pek farkına varamadım. Pahalı şeylerle alakam olmadığı için pırlanta modasının da farkına varamadım zaten.

Bir gün kendi kendime elmas ne, pırlanta nedir, diye sorunca kafam karıştı. Oysa bu konuda dünya ticaretini elinde bulunduran İsrail’de bir pırlanta işleme atölyesinde hem konferans dinlemiş hem de kesimini bizzat görmüştüm yıllar önce. Karat ne, kalite ne, bir iyice öğrendiğimi sanmıştım. Konuya ilgim az olunca duymuş geçmiş, öğrenmemişim. Şimdilerde ikisinin farkını merak edince azıcık öğrendim.

İngilizcesi “Diamond” olan dünyanın en dayanıklı ve en değerli madeninin bizde adı eskiden elmastı, şimdiyse pırlanta. Aslında ikisi hem aynı şeymiş hem de farklı. Farkı madenin kendisinde değil işleme yöntemindeymiş. İşleme dediğim de kesme işi.

Bu maden bildiğiniz üzere aşırı şeffaf ve ışıl ışıl. Işıltının nedeni elbette ışık. Aşırı sert olduğu için kesmesi de çok zor olan bu madenin bir parçacığını eğer 12-37 yüzeyi (facet) olacak şekilde keserseniz ışığı harika yansıtıyor ve adı elmas oluyor. Elmasın alt yüzeyi düz bırakılıyor ki takı olabilmek için bir zemine yerleştirilebilsin. Kesikler yanal yüzlerde ve tepesinde yaratılıyor.

1919 yılında Marcel Tolkowsky, elması 57 yüzey halinde kesecek bir teknik geliştiriyor. Bu kadar çok yüzey oluşturmak için alt yüzey de düz bırakılmıyor, bir külah haline getiriliyor. Bu külah gibi elmasın adı da pırlanta oluyor. Fazlalaştırılmış yüzeyler sayesinde de ışık pırlantada elmasa göre çok daha fazla kırılıyor yani kadın kısmını deli eden şeffaf mücevherin ışıltısı kat be kat artıyor.

Deli olmak deyince benim de delice bir fikrim var. Gömülüp çürüyerek toprağa suya karışacağıma şöyle tek taş bir yüzüğe dönüşüp yeryüzünde kalıcı olsam diyorum.

Bildiğiniz üzere kapkara bir kömür parçacığı da, ışıl ışıl bir elmas da karbon atomlarından oluşuyor. Aradaki fark karbonların sıkışma katsayısında. Çok yüksek basınç ve çok yüksek ısı altında karbonlar birbirine öylesine yaklaşıyorlar ki yeni bağlar oluşturuyorlar. Örneğin basınç dünyanın yüzeyindeki olağan basıncın 50.000 katına çıkarsa ve ısı da 1600 derece olursa, 1 karbon atomu 4 diğer atom ile birleşebiliyor ve elmas oluşuyor.

Teknoloji artık basıncı ve ısıyı bu kadar........

© Medya Günlüğü