menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

 Ankara-Erivan hattında söylenenler ve söylenmeyenler…

9 0
25.08.2025

Dış politika, doğası gereği, medyaya yansıyan yüzüyle perde arkasındaki gerçekler arasında derin farklar barındıran bir alandır.

Kapalı kapılar ardında yürütülen pazarlıklar, ulusal çıkarların hassas dengesi ve jeopolitik zorunluluklar, genellikle bir sanatçı edasıyla diplomatik dilin incelikli örtüsü altına gizlenir. Bu nedenle, Meclis çatısı altında sorulan net ve somut sorular, bu örtüyü aralamak ve hükümetin resmi pozisyonunu kayıtlara geçirmek adına hayati bir önem taşır. Demokrat Parti İzmir Milletvekili Haydar Altıntaş’ın Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’a yönelttiği dört soruluk yazılı önerge ve Bakan Fidan’ın verdiği yanıt, tam da bu bağlamda, Türkiye-Ermenistan normalleşme sürecinin şifrelerini çözmek için önemli bir vaka analizi sunuyor.

Sayın Altıntaş’ın soruları, bir diplomatın karşılaşmak istemeyeceği cinsten, doğrudan ve can alıcı nitelikte. Sorular, sürecin bağımsızlığına, Azerbaycan ile ilişkilerin belirleyiciliğine, sınırdaki fiili duruma ve olası uluslararası baskılara odaklanıyor. Bu sorular, aslında Ankara’nın Erivan politikasının temel dinamiklerini ve kamuoyunda tartışılan “acaba” ları sorguluyor.

Bakan Fidan’ın yanıtının ilk paragrafı, beklendiği gibi, klasik bir diplomatik duruşu yansıtıyor:

“Türkiye-Ermenistan normalleşme süreci tamamen ikili düzeyde yürütülmekte olup, üçüncü tarafların bu sürece herhangi bir müdahalesi söz konusu değildir.”

Bu ifade, uluslararası ilişkiler literatüründe “egemen eşitlik” prensibinin bir yansımasıdır ve bir devletin dış politikasını bağımsız yürüttüğünü vurgulama amacı taşır. Ancak Güney Kafkasya gibi karmaşık bir coğrafyada, hiçbir sürecin “tamamen ikili” kalması mümkün müdür? Türkiye-Azerbaycan ilişkileri, Erdoğan-Aliyev kişisel dostluğu, Moskova’nın bölgedeki tarihsel ağırlığı, Washington’la Brüksel’in artan ilgisi ve Tahran’ın hassasiyetleri göz önüne alındığında, bu ifadenin daha çok bir niyet beyanı veya diplomatik bir zorunluluk olduğu açıktır. Altıntaş’ın birinci ve dördüncü soruları tam da bu “üçüncü taraflar” ve “uluslararası baskı” meselesini deşmeyi amaçlarken, Fidan’ın cevabı bu kapıyı net bir şekilde kapatarak,........

© Medya Günlüğü