Demokrasinin gaspı, iktidarın gücünü zayıflattı
Politika, ekonominin yoğunlaşmış biçimidir. Ekonomik krizlerin politik krizlere yol açabileceği gibi, siyasi müdahalelerin de ekonomik krizleri tetiklenmesi mümkündür.
Uzun süredir devam eden borç krizinin içinden çıkamayan Türkiye kapitalizmi, iktidar partisinin CHP’ye doğrudan saldırısı ve Erdoğan’ın en önemli siyasi rakibinin gözaltına alınıp ardından tutuklanması üzerine, politik krizin tetiklediği bir mali şok dalgasıyla sarsılıyor.
19 Mart 2025 sabahı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve çok sayıda kişinin gözaltına alınmasına piyasaların tepkisi sert oldu.
Türbülans
18 Mart’ta 1 dolar 36, 679 TL iken, 19 Mart’ta 41 TL’ye fırladı. Euro da aynı şekilde yükseldi. Borsada satış dalgası başladı ve ilerleyen saatlerde borsa çöktü. Yabancı sermayenin finans alanından topluca kaçtığını gördük.
İktidarın ilk müdahalesi döviz kurlarına oldu. Merkez Bankası rezervlerindeki doları piyasaya sattılar. TCMB’nin swap hariç net rezervleri 14-28 Mart 2025 arasında 27,4 milyar dolar azalarak 65,4 milyar dolardan 38 milyar dolara geriledi.Bunun sonucu olarak dolar da 38 TL seviyesine geriledi.
İkinci müdahale 20 Mart günü (yine kamu kaynaklarını harcamak pahasına) borsaya yapıldı. Açığa satışlar kapatıldı, şirketlere sattıkları hisse senetlerini “uygun fiyata” geri almaları “önerildi.” Ve bir kamu kuruluşu olan Ziraat Bankası’nın iştiraki yatırımı Ziraat Yatırım üzerinden hisse senetlerini toplama girişimi başladı. Kısa sürede kamuya bağlı çeşitli şirketler de benzerini yaptı. Bu müdahaleyle borsanın yükselişle kapanmasını sağlasalar da ertesi günlerde kamu kaynaklarının tükenmesi ile borsa yeniden belirsizliğe girdi.
Öte yandan 2018’den bu yana Türkiye kapitalizminin korkulu rüyası olan Kredi Risk Primi (CDC) de yukarıya fırladı. Normal kabul edilen ekonomilerde CDC, yani aldığı borcu ödememe riski ortalaması 100 olur. Türkiye ekonomisinin borçlarını ödememe ihtimali 18 Mart günü 247 puan iken, bugün yalakşık 320 puana ulaşmış durumda. Son bir buçuk yılın en yüksek puanı bu.
Ve beklenen dördüncü gelişme de yaşandı: Bankalar mevduat faizlerini artırdı.
Borç krizi
Mehmet Şimşek’in kemer sıkma programı ile yabancı yatırımcıları Türkiye piyasalarına çekerek ekonomik döngünün yakıtı olan “sıcak paranın” yani doların getirilmesi hedefi, İmamoğlu’nun gözaltına alınıp tutuklanması ile daha da imkansızlaştı.
Maliye Bakanlığı’nın duyurusuna göre devletin ve özel şirketlerin toplam dış borcu 31 Aralık 2024 tarihi itibarıyla 515,5 milyar ABD dolarıydı (Stokun milli gelire oranı ise yüzde 39,0). Aynı tarihte, bankaların borçları 261,1 milyar
ABD dolarına ulaşmıştı –Bankaların borçlarının milli gelire oranı ise yüzde 19,7’dir.
Her yıl bu dış borçların bir kısmını ödemek gerekiyor. Bunun bir bölümü borcun ana parasına veriliyor fakat daha büyükçe bir bölümü........
© marksist.org
