Boykot ve işçi sınıfının bir parçası olarak “eğlence sektörü” çalışanları
Heyecan verici günlerden geçiyoruz. Korku duvarının yıkılışı bir kez daha gözlerimizin önünde gerçekleşiyor. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanışından bu yana yüz binlerce insan sokaklarda. Tutuklamalara ve sabah baskınlarına rağmen insanlar sokağa çıkmaya, yüzünü sokağa dönmeye, sosyal medyada haksızlıkları duyurmaya devam ediyor. Bayram tatilinin ardından okullarına dönen öğrenciler hemen yeni boykotlar örgütlemeye başladı. Öğrencilerin tutuklu arkadaşları için vizelere girmemeyi göze alması yepyeni bir safhaya işaret ediyor. Bugün kadar geleceksizlikle sınanmış öğrenciler, geleceklerini tehlikeye atarak muazzam bir direniş sergiliyor. Eğer öğrencileri sokağa çıkaran geleceğe dönük umutsuzluksa bugünkü hareketin yarattığı temel duygunun “Kazanabiliriz” hissi olduğunu söylemek mümkün.
Şunu baştan söylemek lazım: Bugün bu kolektif ruh hâli ile ilişkilenmeyen hiçbir politik gücün var olma şansı yok. 6 Nisan boykotu sadece “tüketimden gelen gücün” kullanılması açısından önemli değildi, asıl gücü kolektif bir hareket ve bir ruh birliği yaratmasından geliyordu. Antonio Gramsci’nin siyasi parti için söylediği sözlerden ilham alacak olursak: Politik mücadele aynı zamanda örgütlü tutkudur.
İlk önce müzik için geldiler…
Günümüz toplumunda süreklileşmiş bir hâl almış olan “olağanüstü” toplumsal süreçlerin emek gücü içinde ilk vurduklarından birinin “eğlence sektörü” olarak kodlanan bar-kafe çalışanlarından........
© marksist.org
