Sosyolojik "Kıyamet"!
Bilinen o büyük Kıyamet hakkında Kur'an'da; Ğâşiye yani mahlûkatı saran ve kuşatan, Hâkka yani mutlaka gerçekleşecek olan, Kâri'a yani dehşetiyle insanları çarpan, en-Nebeü'l-azîm yani büyük haber, Sâhha yani kulakları sağır eden dehşetli ses, et-Tâmmetü'l-kübrâ yani her şeye baskın gelen büyük felaket, Vâkıa yani kesin olarak gerçekleşecek olan ve Saat vb. birçok ifade biçimi vardır. Ayrıca Kur’an; sayısı yüzleri aşan çok değişik ve etkileyici üsluplar taşıyan ayetlerle kıyametin kopması sırasındaki kozmolojik değişiklikleri, kıyametin safhaları ve o esnada mahlûkatın karşılaşacağı dehşetli hadiseleri-olayları da ele almıştır. Bu evrenin başka birine dönüşmesi veya büyük çöküş-son evresi…
Kıyamet, bir şeyin alt üst olması veya yok olması başka bir ifade ile büyük yıkılış veya büyük yıkım. Alt üst olma hali.
İşte bu bağlamda sosyolojik kıyameti de değerlendirmek istedik. Zira değerlerin alt üst olduğu veya yok olmakla yüz yüze kaldığı bir zaman diliminde olduğumuz konusunda herkes ittifak halinde. Çünkü herkes muzdarip.
Sosyolojik olarak bir toplum çöküş ve yıkım evresine geldiğinde onun altında geçmişe dayalı sebepler yatmaktadır. Bir anda olmuş bir durum değildir bu yıkım ve çöküş. Nasıl ki bir toprak erozyona ere ere, üstündeki şeyin çöküşüne doğru gider. Aynı doğrultuda bir toplumda da aniden çöküş oluşmaz. Bu da zamanla yavaş yavaş, çürüye çürüye, evrensel ahlaki değerlerden uzaklaşa uzaklaşa, ilahi emirleri yok saya saya ve benzeri gelişmelerden sonra sonuç olarak varacağı durum; sosyolojik kıyamet olur. Yani ayaklar ve başlar yer değişir. Liyakat ve ehliyet ortadan kalkar.
Bir seferinde peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyurur: “…emanet ve iş ehil olmayana verildiğinde kıyameti bekleyin”.
Buradan başka bir noktaya değinmek istiyorum. O da coğrafik-evren yıkımdan ziyade sosyolojik yıkım ve alametleridir.
Nasıl ki bizden evvel birçok kavim gelip geçmiş ve bunlardan kimisi yaşadıkları büyük felaketlerle hâlâ anılmaktadır. Bizler de yaşıyoruz ama hâlâ o malum kıyamet kopmamış! Gidenin başına kopmuş “kıyameti” o başka.
Oysa yaşanan o felaketler, sosyolojik yani toplumsal bir kıyametti ve onlardan ders çıkarılmalıydı. O toplumlara baktığımızda bu sosyolojik kıyametler, kendilerine verilen emanete ihanet ve yoldan çıkışlardan sonra meydana gelmiştir. Bu bağlamda “…biz o toplumu yerle bir eder altını üstüne getiririz” ayeti çok düşündürücüdür.
Şimdi dönüp kendimize, toplumumuza sosyolojik olarak bir bakalım; iş ve emanet ehil olanın elinde mi? Her şey ehil olana mı verilmektedir? Durum tespiti!
Maalesef öyle bir zamandayız ki doğru konuşan şahit arar, yalan söyleyen tasdik edilir hatta alkışlanır.
Bu ve benzeri örnekler çoğaltılabilir. Toplumsal yapının alt üst oluş durumu sosyolojik kıyametin kopmuş veya kopmak üzere olduğunun sinyalini adeta bağıra bağıra vermektedir.
Sonra da ah vah etmenin, kem küm etmenin bir........
© Mardin Life
