Merhametin Yokluğunda Donan Kalpler
MERHAMETİN YOKLUĞUNDA DONAN KALPLER
Bizi yokluktan var eden, varlığından haberdar eden Allah’a mevcudatın sayısı adedince hamd, alemlere rahmet olarak gönderilen Efendimiz Hz. Muhammed’e (ASM) binler salat ve selam olsun ki, demiş: “Ben, güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim.”
Efendimiz (ASM)’ın hayatına baktığımızda; yalnızca bir peygamberin tebliğ mücadelesi değil; aynı zamanda hüzün, sabır, fedakârlık, şefkat ve sınırsız sevginin de destanıdır.
Ey Âlemlere Rahmet! Senin yokluğun bizim için en büyük yoksulluktur. Hasretle anıyor, sevginle diriliyoruz. Senin yolunu takip etmek, senin ahlakınla ahlaklanmak, senin merhametini kalplerimizde yaşatmak, bu 1500. yıl dönümünde en büyük sorumluluğumuzdur.
O (ASM) henüz çocuk yaşta annesinin sıcak kucağını kaybetti. Yıllar sonra annesinin medfun olduğu Ebvâ’da mezarını ziyaret ettiğinde hüzünlenerek “annemin bana şefkat ve merhametini hatırladım” demekle özlemini terennüm etti.
Sonra amcası Ebu Talib’in himayesinde büyüdü, onun da vefatıyla yalnızlığın ve himayesizliğin acısını çektiği sıkıntılardan sonra “amca yokluğunu ne çabuk hissettirdin” diyerek ifade etti.
Çok sevdiği eşi Hz. Hatice’sinin ayrılığı, onu tarifsiz bir hüzne boğdu.
Ardından gözünün nuru çocuklarını bir bir toprağa verdi. Oğlu İbrahim’i kaybedip toprağa verirken ağlamasına sahabelerin sorusu üzerine; "Göz yaş döker, kalb teessür duyar. Biz, Yüce Rabbimizin râzı olacağı sözden başkasını söylemeyiz. Vallahi, ey İbrahim! Senin ayrılığın bizi fazlasıyla mahzun etti!" derken yüzünü Uhud dağına dönerek "Ey dağ! Eğer, bendeki üzüntü sende olsaydı, muhakkak yıkılmış gitmiştin. Fakat biz, Allah'ın bize emrettiğini söyleriz: 'İnnâ lillahi ve İnnâ ileyhi râciûn" der.
Uhud’da, şehitlerin efendisi Hz. Hamza’nın (R.A.) paramparça bedeni önünde; “Ey Allah Resûlü’nün amcası, ey Allah ve Resûl’ünün arslanı Hamza, ey hayırlar sahibi Hamza! Ey Allah Resûlü’ne bütün varıyla hami olan Hamza, Allah sana rahmet eylesin! Eğer yas tutmak gerekseydi, senden sonra sevinmeyi terk edip yas tutardım...” derken duyduğu hüznün yanında ümmetinin önünde metanetini bozmadı. O hep hüznüyle beraber sabrı kuşandı.
Taif sokaklarında taş yağmuru altında kan revan içinde kalışı, insanlık için sabrın zirvesi oldu. Yalnız kalmış, incinmiş, bedeni kan içinde olsa da gönlü kırılmamıştı. Ellerini açtı ve "Allah'ım! Kuvvetsiz ve çaresiz kaldığımı, halk nazarında hakîr görüldüğümü ancak sana arzeder, sana şikâyet ederim."
"Ey merhametlilerin merhametlisi olan Allah! Herkesin hakir görüp de dalına bindiği, çaresizlerin Rabbi ancak Sensin. Benim Rabbim de ancak Sensin. Sen, beni kötü huylu, yüzsüz bir düşman eline düşürmeyecek kadar merhamet sahibisin."
"Allah'ım! Yeter ki, Senin gazabına uğramayayım. Ne çekersem ona katlanırım. Fakat senin af ve mağfiretin bunları bana yaptırmayacak kadar geniştir."
"Allah'ım! Senin gazabına uğramaktan, İlâhi rızandan uzak durmaktan, senin o zulmetleri aydınlatan ve âhiret işlerini yoluna koyan İlâhi nuruna sığınırım!"
"Allah'ım! Sen razı oluncaya kadar, affını dilerim! Allah'ım! Her kuvvet, her kudret ancak seninle kâimdir!.."
Bu duasından sonra Cebrâil (a.s.) seslendi: "Şüphesiz Allah, kavminin sana neler söylediğini işitti. Sana şu dağlar meleğini gönderdi. Kavmin hakkında........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Ellen Ginsberg Simon