menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bu Günlere Nasıl mı Geldik ?

14 28
09.08.2025

Sanırım 1986 yılıydı. Niğde'nin şirin ilçesi "ikinci memleketim !" dediğim Ulukışla ilçesinde, İlçe Tarım Müdürü'yüm.

İlçe erkânından bir kaç arkadaşla yolumuz Toros yamaçlarında, üniversiteden hocam Prof.Dr. Fahri SAYIN'ın köyüne düştü. O zamanın Gedeli köyü birazı hayvancılık olmak üzere; halı-kilim, bağ, bostan v.s tarımı ile zar-zor geçinen fukara bir köydü. Her köy ve köylümüz gibi misafiri için evinde ne varsa, hatta yoksa bile komşusundan takviyeler alarak olağan üstü misafirperverlik örneği gösteren bir köyümüzdü Gedeli...

Köylülerle sohbet o kadar güzel geçti ki, beraber geldiğim iki-üç arkadaş kaş-göz işaretiyle "gidelim !" desede inan pekde aldırış etmiyordum. Köylü soruyor ben cevap veriyor, ben onlara soruyor tatminkâr cevap alamazsam aydınlatmaya çalışıyordum. Ziyaretimiz bir nevi eğitim çalışmasına dönmüştü. Sohbete güzellik katan bir başka unsurda; meşe odununda kaynayan bakır çaydanlık lokurtusu ve kırmızı şeritli ince belli bardakta ki tavşan kanı çaydı elbet...

Gitmek için kalkmak üzereydik ki, muhtarın "yemek hazır !" sözüyle, muhtarın evine yöneldik. Yer sofrası hazır bizi bekliyordu. Bol etli kuru fasulye, pirinç pilavı, soğan, turşu, ayran, yuķâ ekmek tam menünün garniturleri yani. Hayatım boyunca yemek seçen biri olmadım. Üstelik tanıyanlarca ehh gurmen olduğumda söylenir. Ömrü köy dünyasında geçmiş biri olarakda köylümün ikramının azını çok, acısını bal ederim ki incinmesinler. Bu da........

© Maraş Gündem