Mehmet Mahfi Bey
Dedem (babamın babası) Mehmet Mahfi Bey (1875 – 1971) orman mühendisiydi. Orman müfettişi olarak görev yapmış, Orman Mektebi’nin (şimdiki İstanbul Orman Fakültesi) müdürlüğü (şimdiki dekanlık) görevini yürütmüş, orada ders verip hocalık yapmıştı. Osmanlı İmparatorluğu döneminde memuriyete başlamış, Cumhuriyet döneminde devam etmişti. Okurlarımdan birisi bana dedemle yapılmış bir söyleşinin fotoğraflarını yollamıştı. Söyleşinin hangi tarihte yapıldığını ve yayınlandığı derginin hangisi olduğunu bilmiyorum, çünkü bana yollanan fotoğrafta ikisiyle ilgili de bilgi yer almıyor. Tahminimce 1960’larda Ormancıların çıkardığı bir dergide yayınlanmış olmalı.
Bu söyleşiyi sizlerle paylaşmak istiyorum.
“Eski Ormancılarımızdan Mahfi Eğilmez Konuşuyor:
Anlatan: Kıymetli meslektaşın evini bulmak bir hayli güç oldu. Eski arkadaşlarının birçoğundan soruşturduktan sonra Mahfi Bey’in Cağaloğlu’ndaki evini bulabildim. Kalbim çarparak kapıyı çaldım. Öyle ya! Bir de evde bulamamak ve bu sıcak günde boş elle geriye dönmek vardı. Nitekim de öyle oldu Karısı olduğunu tahmin ettiğim yaşlı bir hanım, ‘Mahfi Bey dışarı çıktı, ne zaman döneceği belli değil’ deyince ne yapacağımı şaşırmış, bir nefeslik soluk dahi alamadan geriye dönüyordum ki kapıda bir anahtar döndü. Koca bir meyve ve sebze çantası elinde muhterem yüzlü, dinç bir bey içeri girdi. Hanımı “O, talihiniz varmış. Bugün erken geldi işte” dedi. Beraber üst kattaki dairelerine çıkmaya başladık. Ona kendimi tanıttım. Eskiden kalma ve henüz kâr düşünülmeden yapılmış geniş odaları olan bir daireye girdik. Fakat ne yazık ki Mahfi Beye ev sahibi, çıkması için protesto çekmiş. “Yazık” diyor, “bir daha böyle bir ev bulamayacağım diye üzülüyorum. Senelerden beri öyle alışmıştık ki, şimdi bir derdimiz de bu sıcaklarda ev aramak.
O derdin ne olduğunu biz de biliriz; ev sahiplerinin himmetine kalmış zavallı memurlarız.
(Dedem, 40 yıldan uzun süre memuriyet yapmış, müfettişlik, müdürlük, dekanlık gibi üst düzey görevlerde bulunup emekli olmuş. Bu söyleşi sırasında kirada oturuyorlarmış. Sonradan Fındıkzade’de banka kredisiyle bir daire alabilmişlerdi.)
Anlatan: Ormancı olmak için siz evvela Halkalı dergâhından geçtiniz değil mi? (1892 yılında kurulan ve uzun yıllar Türkiye’de tek ziraat fakültesi görevi görmüş olan Halkalı Ziraat Mekteb-i Âlisi.)
Mahfi Bey: Hem de nasıl! Ormancı ve veteriner de olmak için mutlaka Halkalı’da okumamız icabederdi. Ben Rüştiye’yi (bugünün lisesi) bitirdiğim zaman, ailem Bakırköy’ünde oturuyordu. O zamanki mektep müdürü Mazhar Bey de bize komşu idi. Ben ve kardeşim, ikimiz de Mazhar Bey’i tanıdığımız için ziraatçi olmak istedik. Mazhar Bey, bizi kimyadan imtihan etti ve Bursa Ziraat Mektebine yollamaya karar verdi.
Ailemden hiçbirisi ziraatçi olmadığı için bizim de bu mesleği seçmemizi istemiyor, bu isteğimize itiraz ediyorlardı. Fakat biz o kadar ısrar ettik ki nihayet 1309’da (1892) Bursa’ya yollamak mecburiyetinde kaldılar. Tarlada çalışmak kardeşimi çok yoruyordu. Bundan hiç hoşlanmamıştı. İki sene zor dayanabildi ve iki sene sonra Mektebi terk etti. Ben Bursa’dan iyi bir diploma alarak Halkalı Yüksek Kısmına geçtim.
Halkalı’yı da bitirdikten sonra Nezarette (Tarım Bakanlığı) 100 kuruş maaşla muhasebe kalemine devam ettim. Bu arada açılan Ziraat Muallimliği (tarım öğretmenliği) imtihanını da kazanarak Uşak Ziraat Muallimi oldum. Fakat aldığım para çok azdı. Bu yüzden 750 kuruş fazla bir maaşla Orman’a........
© mahfiegilmez.com
