menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Bilal Kemikli ile Ramazan Sohbetleri: Ramazan Fıkraları

12 1
04.04.2024

Ramazan için hususi fıkraları görmek de mümkün bunlardan bir tanesi ise Ramazan mollası kavramı peki ne demek Ramazan mollası?

-11 ayda, tatilde hiç camiye uğramayan, ramazandan önce caminin bulunduğu sokağın ismini dahi unutan lakin Ramazan gelince Ramazan sofusu, Ramazan mollası oluveren kişilere denir. Namaz kılınacaksa hem de en arka saflarda falan değil imamın tam arkasında yani en ön safta namaza durur. Bununla birlikte Kur’ân’ı bilip bilmediği muallak olan bu zat efendim mukabele okunacaksa mutlaka önüne bir rahle alır ve orada durur. Etraftan biri farklı bir yerde oturmasını rica etse illa ön safta bulunmak için münakaşa eder ve kavga çıkarır. İşte bu tür kişilere Ramazan mollası denir.

Yeme-içme ile de ilgili bir sürü fıkralar mevcut. Yemek deyince tabii tarikat-ı kebabiyeye mensup olduğumuz için hatırıma geleni hemen anlatıvereyim. Efendim iki tane arkadaş, kardeş var. Bunlar İstanbul’un meşhur yiyici takımından çok yemek yiyen arkadaşlar birisinin ismi Abit diğerinin ismi de Saim. İkisi birlikte tramvayla gidiyorlar. Tam karşılarında ise fıkra anlatma noktasında çok nüktedan birisi Nasrettin Hoca, Teyo Pehlivan misali Borazan Tevfik Bey oturmakta. Kendisi biraz da kilolu efendim şekeri de var demek ki açlık etkilemiş. Borazan Tevfik açlığın etkisiyle kendinden geçmiş haliyle şeker de etkilemiş bu kardeşler de ne oldu Tevfik Efendi Ramazan mı seni vurdu diye takılmaya başlamışlar. Bizim Borazan Tevfik lafını esirger mi hiç, tabii siz iki kardeşsiniz biriniz Saimsiniz biriniz de Abit, Abit namazını kılıyor Saim de orucu tutuyor işi bölüşmüşsünüz. Biz ise hem namaz kılacağız hem de oruç tutacağız bizim işimiz çok zor der.

Hülasa fıkraların şiir, sanata doğrudan etkisi olan bir iklime sahip olduğundan söz ediyoruz. Bu atmosferin sıcak bir şekilde yaşanması gerekir ve bunu hissettirecek olan şey ise sanattır. Dolayısıyla bunu sanatla buluşturmamız icap ediyor. Kitabın tarihsel arka planı bu gerekliliği ortaya koymaktadır.

Kitabın Yazılış Serencamı

Bu kitap Kütahya’da yazıldı. Kütahya İlahiyat Fakültesi’ni kurma vazifesi tarafıma tevdi edildiğinde o zaman yaz mevsimiydi. Haliyle çocukların da okulu tatil olunca ramazanı Kütahya’da geçirmek istedik. Kütahya kampüs lojmanlarında ikamet ediyorduk. Kütahya’nın, bilhassa yaz aylarında Bursa’ya göre daha serin ve manzarasının da hoş olduğu genellikle bilinir. Bu bağlamda, Ramazan ayını Kütahya’da geçirmeyi tercih ettik ve serin iklimin rahatlatıcı etkisinden faydalanma imkânı bulduk. Bir önceki sene de Ramazan’ı ailecek Saray Bosna’da geçirmek nasip olmuştu.

Ramazan’da genellikle sadece o Ramazanlar için değil hemen her zaman bu yıl da öyle olduğu gibi mümkün olduğunca televizyonda Ramazan programlarına katılmamaya çalışıyorum. Eskiden genellikle iftarlar lüks otellerde şaşalı sofralar kurularak düzenlenirdi. Bu sene belki bilemiyorum tabi ekonomik sebeplerden mütevellit bu tür etkinliklerin azalmış olabileceğini düşünüyorum. Benim için mühim olan çocuklarım ve ailemle mütevazı sofralarda iftarımızı açmak, bu nedenle bu tür etkinliklere katılmama kararı aldım.

Ramazan’ın her gününü evimde geçiriyor ve iftara yakın bir zaman diliminde ise Kur’ân’la meşgul oluyordum. İşim gereği idari görevlerimiz ve vazifelerimiz yahut sorumlu tutulduğumuz birtakım işler de olabilir lakin belirli bir saatte özellikle iftara yakın Kur’ân okuyorum. O gün ki hissiyatım aslında Ramazan’ın bende bıraktığı etki, benimle kurduğu iletişimin yansımasıdır. Sadece Ramazan’ın lisanı yoktur namazda konuşur tıpkı tüm mevcudatın, zerreden kürreye her şeyin konuştuğu gibi.

Ramazan da kendi aramızda yaptığımız sohbetleri yazıp Facebook’ta paylaşıyorum bir yönüyle bu kitap bu paylaşımlardan müteşekkil. Ramazan Güzellemeleri hemen hemen pek çoğu olmasa da Facebook’ta paylaşılan metinlerden oluşuyor. Sosyal medyayı bu anlamda kullanmamız gerektiğini de bu kitapla görmüş oldum. Siz orada bir duygu yaşıyorsunuz o yaşadığınız duyguyu paylaşmanız lazım ki çoğalsın iyi şeyleri paylaşmamız gerek. Ben gazeteci olsam ve imkânım olsa gazetelerin sayfalarını kültür sayfası, iyi haberler sayfası yaparım. Bizim gazetelerimiz de iyi haberler sayfası yok hep kötü haberler, insanlara kötülüğü aşılayan haberler var. Bittabi bunlarında bilinmesi gerek lakin mümkün olduğu kadar bu kötülüğün önünü tıkayacak bir dil geliştirmemiz lazım o da iyi iyiliği öne çıkartmakla olur. Neden öfkelenip bir başkasına zarar veren insanın haberini yapıyoruz da öfkesini yenen insanın haberini yapmıyoruz. Çünkü alıcısı yok işte tam burada alıcıyı........

© Maarifin Sesi


Get it on Google Play