TEOG’un İsrail’le Ne Alakası Var?
Hayatta olmak, nefes almakla sınırlı bir şey değil şüphesiz. Hayatta olmak biyolojik canlılığın çok ötesinde bir şey. Bitkiler, hayvanlar da hayattalar. Bir şekilde hayatiyetlerini devam ettiriyorlar. Zaten onlar için bundan fazlasını da beklemiyoruz. İnsanlar, toplumlar; söz konusu olduğunda ise iş değişiyor. Onlar için biyolojik canlılığa indirgenmiş bir hayat ancak hakaret olarak algılanabilir. İnsan için biyolojik canlılığın kendi başına bir anlam ifade ettiğini söylemek mümkün değil. Bugünün post modern cangılında hayatta kalma, biyolojik varlığını sürdürme; bir hayat biçimi olarak görülmekte. Bu, insanın varlık zinciri içerisinde seviye yitimiyle açıklanabilecek bir şey olarak not edilmeli.
Hayatta olmak, hayata müdahil olmakla ilgili bir şey. Ona rengini verebilmek, akışına yön verebilmek demek. Yaşanılan hayatın sizin ilke, değer, hassasiyetleriniz doğrultusunda bir şekil alması demek. Bahsettiğim şeyi mekanik bir üretim olarak düşünmemek gerekiyor. Sizin varoluş biçiminizin ve niteliğinizin kaçınılmaz sonucu olarak ortaya çıkan bir şeyden bahsediyoruz. Bu açıdan çok önemli ve kritik bir durumun altını çiziyor bu husus. Bir paket programdan, bürokratik bir işlemden, bir siyasal mühendislik faaliyetinden öte bir durumbu. Daha doğal, daha sahici bir varoluş.
Geldiğimiz noktada bu doğal ve sahici varoluş ihtiyacını gölgeleyen, görünmez kılan bir ideolojik giydirme faaliyetiyle hayatta olduğumuz yanılsamasını oluşturma çabası içindeyiz maalesef. Gerçek bir varoluş atılımını gerçekleştirmek için yapılıp edilmesi ve yapılıp edilmemesi gereken hususlar üzerinde titizlenmek gerekirken hayatta kalmanın, nefes alıp veriyor olmanın kendi başına büyük varoluş........
© Maarifin Sesi
