Toprağın Kaderi Satmak mı, Savunmak mı?
Toprak, sadece mülkiyet meselesi değil; kültürün, kimliğin ve stratejik bağımsızlığın en somut göstergesidir. Ekonomik çıkarlar uğruna satılan her karış toprak, aslında geleceğimizin ipotek altına alınmasıdır. Gıda üretiminden barınmaya, enerji kaynaklarından toplumsal dayanışmaya kadar kritik dayanak olan toprak, el değiştirdikçe sadece arazi değil, aynı zamanda hafıza, aidiyet ve direnç de kaybedilir. Köklerimizi kesmek, toplumun geleceğini yok etmekle sessiz ihanetle eşdeğerdir.
Köy Evlerinin Sessiz Çığlığı: Onar, Yaşat, Diren
Terk edilmiş köy evleri, sadece taş ve ahşaptan ibaret değildir; ailelerin, komşulukların ve dayanışmanın somut simgeleridir. Onarılmadıkça, sadece fiziksel yapılar değil, toplumsal bağlar da erozyona uğrar. Ekonomik krizlerde ya da doğal afetlerde sığınak olabilecek evlerin ihmal edilmesi, bilinçsizce kendi kendimizi savunmasız bırakmak anlamına gelir. Yerel ustaların elinde hayat bulan bu yapılar, bölgenin kültürel dokusunu koruyan canlı müzeler gibidir. Kaybetmek, sadece geçmişi değil, geleceği ve güvenliği de kaybetmektir.
Atalık Tohum: Özgürlüğün Kırılgan Kalesi
Uluslararası tohum tekellerinin egemenliği altında, çiftçiler giderek artan bağımlılıkla karşı karşıya. Hibrit ve genetiği değiştirilmiş tohumlar, kısa vadede verim sağlasa da uzun vadede ekolojik dengeyi ve üretim özgürlüğünü tehdit eder. Atalık tohumlar ise, nesiller boyu süren direnişin sembolüdür. Kendi tohumunu kullanabilmek, sadece ekonomik tercih değil; aynı zamanda özgürlük........
© Küresel İfşa
