Senin gencin, benim gencim değil, bizim gençlerimiz
Sadece okula gitmiyorlar, okula gidebilmek için gece-gündüz kafelerde garsonluk, butiklerde tezgahtarlık, şirketlerde anketörlük yapıyorlar.
Bir arkadaşıyla kahve içecek, sevgilisini sinemaya götürecek, üstüne o çok beğendikleri tişörtü alacak, hayranı olduğu bir şarkıcının konserini izleyecek paraları yok.
Gençlikleri var, enerjileri var ama hayat onlara ne gençliklerini veriyor, ne enerjilerini boşaltabilecekleri bir ortamı.
Zaten ekmek de aslanın midesinde artık, öyle yarım zamanlı çalışacak işi de kolay bulamıyorlar.
4-5’i aynı evde yaşamak zorunda kalıyor, kirayı ancak toparlıyorlar.
Şehir dışında iyi bir üniversiteye puanları yetse de gidemiyorlar, yurtlarda yer yok.
Araştırmalar her üç gençten birinin ne okulda ne işte olduğunu söylüyor. Onlara daha önce bu köşede değindiğim gibi ‘ev genci’ diyorlar.
Kendilerini güvende hissetmiyorlar.
Sıkışmış kalmışlar.
Sevdikleri, doğdukları ülkelerinde bir gelecek kurmayı hayal etmek istiyorlar, hayal kuracak enstrümanlara sahip değiller.
Özgür ve eşit olmak istiyorlar.
Arkalarında kapı gibi bir adalet arıyorlar.
Başlarına bir şey gelse, X hesaplarındaki paylaşımlara göre muamele görmeyecek bir düzen arzuluyorlar.
Onlar yarın bir gün yeni bir virüs geldiğinde aşıyı bulacak olanlar,
Onlar kanser olsanız tedavinizi üstlenecekler,
Onlar yarın bir gün başınıza bir şey gelse........
© Korkusuz
