'Sesimi duyan var mı?'dan sonra Adıyaman
Adıyaman Belediyesi ile 04.17 Belgesel Atölyesi’nin hazırladığı, depremzede 19 kadının yaşadıklarını ve belgesel yapma sürecini harmanladıkları filmi izlemek için depremin ikinci yılında Adıyaman’dayız. Şehirde hummalı bir hazırlık var. Adıyaman Belediyesi, bir yandan CHP Genel Başkanı Özgür Özel’i deprem bölgesine yaptığı ziyaretlerde ağırlayacak, bir yandan TÜSİAD heyeti şehri gezecek, farklı şehirlerden gelen gazeteciler ve belgesel sinemacılar da salonda olacak. Ertesi gün Cumhurbaşkanı gelecek, tüm şantiye alanlarını çeviren inşaat bariyerlerinin üzerinde Cumhurbaşkanı’nın vatandaşa sarıldığı posterler asılı.
Havaalanından otele doğru giderken, şoförün yanındaki gazeteci arkadaşıma şöyle dediğini duyuyorum: “Aslında bir gün deprem olacağını biliyorduk…” Ama deprem bu, ne zaman geleceği bilinmiyor.
Akşam saatlerinde, proje koordinatörlüğünü Selma Kara’nın yaptığı belgeseli izlerken salondaki herkesten ağlama sesleri yükseliyor. Ağlamamak ve bu çaresizliğe isyan etmemek mümkün değil. Bir anne, yeni evlendirdiği öğretmen kızını anlatıyor. Yatak odalarının altındaki kolonların kesildiğini ispat edemediklerini söylüyor. “Onlar bizim hayatımızdı” diyor ve birkaç saniye içinde tüm umutlarını toprağa gömdüklerini anlatıyor. Bir başka anne, oğlunun evine çıplak ayak koşuyor. Evladının öldüğü saati kalbinde hissettiğini söylüyor.
Hikayeler birbirini izliyor… Çıplak ayakla sokağa koşarak kaçışlar, normal hayatın bir dakikada alt üst olması, gökyüzünün ansızın aydınlanıp kırmızıya bürünmesi… Çadır bulunamıyor. Bir aile bir baraka inşa ediyor. Beş ay sonra amcasının yardımıyla çadır bulan bir kız çocuğu için bu, adeta bir nimet. Sıra konteyner hayatına geliyor. Pencereden gün doğmuyor, gün batmıyor. Küçücük bir alanda zar zor yemek yaparak hayata tutunmaya çalışıyorlar. “Bu deprem bize yoksulluğu öğretti” diyor biri.
Gencecik bir piyanist, belgeselin sonra tema müziğini besteliyor, belgeselin ardından Eric Satie’den Gymnopédie’yi çalıyor. Bize dağıtılan kitapçıkta annesini ve matematik dehası olan küçük kardeşini depremde kaybettiğini anlatıyor. Enkazda bir miktar oksijen sağlanınca babası ona, “Dicle, eğer bütün Adıyaman yıkıldıysa kurtuluruz” diyor. Ve Dicle cümlelerine ekliyor: “Acımızı unutmadık, sadece alışıyoruz. Yara hâlâ eskisi gibi derin, sadece kapatmaya çalışıyoruz.”
Tüm salon ve dışardakiler ayakta alkışlıyor, gözyaşlarına boğuluyor… Dicle sözlerini şöyle tamamlıyor: “İyileşmesi zaman alacak, evet, ama sonucu güzel olacak.” Onunla tanışırken, yaşamın........
© Kısa Dalga
