menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Son 72 gün: Liderliğin yükü ağırlaşıyor, zaman daralıyor!

10 36
08.08.2025

MERT MAPOLAR’IN KÖŞE YAZISINI SESLİ DİNLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ

KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yalnızca 72 gün kaldı ve bu kısa zaman dilimi içinde adaylar, sahada kendilerini daha görünür kılmak, seçmenle temas kurmak ve politik duruşlarını netleştirmek adına yoğun bir mesai yürütüyor. Ancak seçim süreci ilerledikçe yalnızca vaatler ve söylemler değil, aynı zamanda adayların liderlik tarzları, krizlere yaklaşım biçimleri, ekip yapılandırmaları ve stratejik düşünce becerileri de gün yüzüne çıkmaya başlıyor. Bu noktada, sahada gözlemlenen en dikkat çekici fark; ideolojik çizgilerin ötesine geçen, örgütsel yapıların ve liderlik modellerinin derinliğinde, saklı olan bir ayrışma... Özellikle sol kesimin daha çok bireysel mücadeleye dayalı, sınırlı ve tek katmanlı bir çalışma biçimi benimsediği gözlemlenirken; buna karşın sağ kesimin çok katmanlı, çok boyutlu, geniş destekli ve çok sesli bir stratejiyle hareket ettiği giderek daha belirgin hale geliyor. Bu fark, sadece organizasyonel kapasiteyi değil; aynı zamanda liderlik yükünü, paylaşma becerisiyle ortaya çıkan dayanıklılık farkını da, açık bir şekilde ortaya koyuyor.

Sol kesimin adayı tek başına, fikirsel mücadele verirken, yükü daha ağır bir performans sergiliyor. Desteksizlik ve yalnızlık duygusu altında mücadele eden bu aday, doğal olarak hem zihinsel hem de duygusal olarak daha fazla zorlanıyor. Sağ kesimin adayı ise destek ağını genişleterek, fikirsel mücadelesini çok sesli bir yapıda sürdürüyor; yükü paylaşarak güç kazanıyor, etki alanını genişletiyor.

Ortaya çıkan bu tablo, sadece yüzeydeki seçim kampanyası yöntemlerini değil; çok daha derinlerde yatan liderlik kapasitelerini, yönetsel yeterlilikleri ve stratejik organizasyon becerilerini de ortaya koyuyor. Çünkü bir adayın yalnızca ne söylediği değil, nasıl bir yapı içinde, kimlerle, hangi yöntemlerle hareket ettiği de artık seçmen nezdinde giderek daha fazla önem kazanıyor. Tek başına sürdürülen bireysel mücadeleler, idealist bir görünüm sunsa da, günümüzün hızla değişen siyasi ve toplumsal dinamikleri içinde, çok sesli, çok katmanlı ve kolektif bir güç yapısı karşısında hem daha yorucu hale geliyor, hem de çoğu zaman etkisini sınırlı bir alanda tutmak zorunda kalıyor. Çünkü bugünün siyasal gerçekliğinde başarı; sadece kararlı bir söylemle değil, aynı zamanda bu söylemi doğru kişilerle, doğru zamanda ve doğru araçlarla, buluşturabilme becerisiyle mümkün olabiliyor. Bu nedenle artık seçimlerin sonucunu salt oy oranları ya da aday profilleri değil; sürecin nasıl yönetildiği, bu sürecin kimler tarafından desteklendiği ve toplumun hangi katmanlarına nasıl dokunulduğu belirliyor. Ve geldiğimiz noktada, giderek daha fazla kişi tarafından kabul edilen yeni gerçek şudur: Bu seçimde ne olacağından çok, neyin nasıl şekillendiği ve kimin hangi stratejik yapıyla, bu sonucu oluşturmaya başladığı konuşulmakta ve tartışılmaktadır.

Kıbrıs sorunundaki yeni gelişmeler, adadaki siyasi dengeleri daha da hassaslaştırmış durumda. Mülkiyet sorunları, güven eksikliği, karşılıklı uzlaşmazlıklar ve artan diplomatik gerilimler sadece mevcut dönemi değil, seçilecek Cumhurbaşkanı'nın görev süresini de ciddi şekilde etkileyecektir.

2025 yılında KKTC'de gerçekleşecek, Cumhurbaşkanlığı seçimleri, yalnızca ülkenin bir sonraki liderini belirlemekle kalmayacak; aynı zamanda liderlik kavrayışının, yönetsel vizyonun ve duygusal dayanıklılığın, çok daha geniş bir çerçevede sınandığı, zorlu bir eşik olarak tarihe geçecektir. Bu seçim........

© Kıbrıs Postası