menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Son 107 gün: Maskelerin ardındaki siyaset

10 15
04.07.2025

MERT MAPOLAR’IN KÖŞE YAZISINI SESLİ DİNLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ

2025 KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimlerine, yaklaşık 15 hafta, yani 3 ay 15 gün gibi kısa bir süre kaldı. Yüksek Mahkeme Başkanlığı'nın öngörüsüne göre seçim tarihi 19 Ekim 2025 olacak. Resmi açıklamalara göre seçmen sayısı ise 215 bin. Bu süreç sadece bir seçim dönemi değil; toplumsal bilinç ve siyasi duruş açısından da önemli bir sınav niteliğindedir. Çünkü mesele sadece sandığa gitmek değil, kimin için ve neden gittiğini bilerek oy kullanmak olacaktır.

Okuyucularımdan gelen yoğun talep üzerine, 2025 KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar olan süreçte, her zaman olduğu gibi tarafsızlık ilkesine bağlı kalarak, geniş bir perspektifle, bu tarihi seçimin nabzını tutacağım. Adayların söylemleri, halkın beklentileri, siyasi gelişmeler ve toplumsal yansımalar üzerine değerlendirmeler yaparak; yalnızca siyasal değil, aynı zamanda duygusal, düşünsel ve davranışsal boyutlarıyla da bu süreci birlikte analiz edeceğiz. Bu yazı dizisi, herhangi bir siyasi görüşü öne çıkarmadan, bilinçli yurttaş olma sorumluluğunu taşıyan herkesin, karar sürecine katkı sunmayı amaçlamaktadır.

Seçim dönemine yaklaşırken, adayların söylemlerinde, en sık duyduğumuz başlık: Kıbrıs sorunudur. Ancak bu başlığa dair verilen cevaplar, günümüzde de bulanık, altı ise yeterince doldurulmuş değildir. "İki devletli eşit egemen çözüm" mü, yoksa "federasyon" mu? Bu sorulara sadece sloganlarla değil, ciddi politik vizyonla yanıt verilmesi bekleniyor. Fakat seçmen nezdinde genel kanı, bu söylemlerin şeffaf ve kararlı bir duruştan uzak olduğu yönündedir.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, adayların Kıbrıs sorununa dair ne kadar net, açık ve kararlı olurlarsa, kamuoyunda o denli güven inşa edecekleri gerçeği göz ardı edilmemelidir. Bugüne kadar halk, siyasette belirsizlikten ve “yanar döner” tutumlardan fazlasıyla yorulmuştur. Adayların sürekli pozisyon değiştiren, çelişkili açıklamalarla dolu duruşları, seçmenin güvenini zedelemektedir.

Toplum, artık siyasi hikâyelerle büyümek değil, kendi gerçek dönüşüm tarihini yazmak istemektedir. Bu da seçmen bilinciyle mümkündür. Gözü kapalı seçmenlikten, gözü açık ve sorgulayan seçmenliğe geçiş şarttır. Seçim yalnızca bir günü değil, bir dönemi değil, ülkenin kaderini şekillendirecek, süreci belirleyecek, bir irade beyanıdır.

Vatandaş siyasi baskıdan uzak, kendi özgür iradesiyle oy kullanmalı; siyasal yönelimini vicdanıyla ve aklıyla oluşturmalıdır. Bu nedenle sadece adaylara değil, aynı zamanda seçmenlere de çok büyük sorumluluklar düşmektedir. Siyaset artık sadece konuşmakla değil; ne söylediğini anlamak, durumu doğru değerlendirmek, kararlı bir duruş sergilemek ve söylediklerinin arkasında durmakla da ilgilidir.

Ancak ne yazık ki bugüne kadar açıklamalarda, “tutarlılık” arayan seçmen, sürekli dönen bir kısır döngüyle karşı karşıya kalmıştır. Aynı şeyleri söyleyerek, aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar beklemek; toplumu kandırmak değilse bile, kandırılmasına göz yummak değil midir? Dünya değişiyor, değerler dönüşüyor, vizyonlar yenileniyor...

Peki ya KKTC'de durum nedir?

Kıbrıslı Türkler olarak bir karar vermeliyiz: Kendi kimliğimizle mi ilerleyeceğiz, yoksa başkalarının çizdiği, sınırların içinde mi yaşamaya devam edeceğiz? Bu seçim sadece siyasi değil, toplumsal kimliğin de yeniden tanımlanacağı bir seçim olacaktır.

Siyasi partiler, birbirlerine “yama” olmak için değil, kendi özgün duruşlarını cesaretle ortaya........

© Kıbrıs Postası