menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Son 100 gün: Fotoğraflar değil, vizyon yarışmalı!

16 1
11.07.2025

MERT MAPOLAR’IN KÖŞE YAZISINI SESLİ DİNLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ

Yaklaşık 100 gün sonra, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, bir kez daha sandık başına gidecek ve yeni Cumhurbaşkanını seçecek. Ancak ülkede seçim havası ne sokaklarda, ne fikirlerde, ne de kalplerde, gerçek anlamda esmeye başlamış değildir. Seçim takvimi ilerliyor ama, seçmenin zihninde karar pusulası belirsizliğini koruyor.

Adayların söylemleri ile eylemleri arasındaki uyumsuzluk, seçmenin güven duygusunu zedelemeye devam ediyor. Sahada bolca poz, sosyal medyada bolca paylaşım yapılıyor, ancak bunun ötesine geçen, güçlü ve somut politikalar ortada gözükmüyor. Adaylar, seçmeni ikna etmek yerine, adeta yarış dışı kalmamak için, rutinlerini sürdürüyorlar...

Peki gerçek fark nerede? Gerçek siyaset nerede?

Hem sağda, hem de solda öne çıkan adaylar, birbirinden keskin biçimde ayrışacak, özgün bir siyasal duruş ortaya koymakta yetersiz kalıyor. Her biri benzer söylemleri tekrar ederken, halkın beklediği gerçek bir vizyon ve değişim anlayışı ortaya çıkmıyor. Oysa seçmenin aradığı şey yalnızca bir aday değil; yeni bir anlayış, yeni bir siyaset, yeni bir bakış açısıdır...

Siyasi partilerin, kendi tabanlarında da gözle görülür bir sabırsızlık ve huzursuzluk hakim... Gerek sağ, gerekse de sol kanattaki seçmen, yıllardır benzer yüzler ve tekrar eden vaatlerle, oy sandığına gitmekten yorgun düşmüş durumda... Parti yönetimlerinin aday belirleme süreçlerine dair şeffaflıktan uzak tavırları, içe dönük istişare mekanizmalarının devre dışı kalması, taban ile üst kademe arasında derin bir güven boşluğu yaratıyor. Parti aidiyeti olan birçok seçmen dahi, bugün, “değişim” kelimesinin yalnızca söylemde kalmasından rahatsız. Adaylar sahaya indiklerinde, fotoğraf vermeye koşan, kalabalıklar yaratmak mümkün olabilir; ancak bu kalabalıklar, inançla değil, mecburiyetle toplanıyorsa, bunun adı taban desteği değil, taban kırılmasıdır! Seçmen yalnızca "birine karşı" değil, "bir fikre inanarak" oy vermek istiyor. İşte bu noktada hem sağda, hem solda da, siyaset üretme biçimleri sorgulanmaya başlıyor. Günün sonunda adaylar, yalnızca rakiplerini değil; kendi küskün ve kırgın tabanlarını da ikna etmek zorundadırlar. Aksi takdirde seçimi kaybetmeseler bile, geleceği kaybetmeleri de kaçınılmaz olacaktır.

Siyasi pozlar yerine, somut planlar gerekli!

Bugün, Cumhurbaşkanlığı makamının en büyük tartışma alanlarından biri, danışman atamaları ve kamu kaynaklarının........

© Kıbrıs Postası